30 Mayıs 2011 Pazartesi

Finaller için 1 Dakikalık Saygı Duruşu, Dikkat!

Merhaba arkadaşlar,
Başlıktan tahmin edebileceğiniz gibi final haftasına girmiş bulunuyorum. Bir iki haftalığına buralardan göç edip, daha sonra tekrar geleceğim ;) Beni izlemeye devam edin ! :)


Not : İlk kısa blogumu da yazmış bulunuyorum böylelikle :)

18 Mayıs 2011 Çarşamba

Ödül Töreni ve Diğer Yaşanmışlıklar

Vay arkadaş, en son yazmış olduğum blogun üzerinden tam bir hafta mı geçmiş!? Ne çabuk geçti ben anlamadım. Sanki bir iki gün önce yazmışım gibi hissediyorum. Ama endişelenmenize gerek yok. Çünkü çok atraksiyonlu bir hafta geçirmedim :) Bu aralar tabir-i caizse sunumlarla boğuştum. Neyse ki bu hafta son sunumumu da alnımın akıyla yapmış bulunuyorum. Hocamız sunum konusunda oldukça yetenekli olduğumu söyleyince, mutluluğum bir kat daha, hatta birkaç kat daha arttı diyebilirim. Halbuki bazı yerlerde hata yaptığımı düşünüp, kendi kendime "Tüh bana" derken, hiç de sandığım gibi olumsuz sonuçlanmadı. Phew! :)

Gelelim bugüneee..Bütün gece o kadar güzel ve rahat uyumuşum ki sabah kalktığımda kendimi muhteşem hissediyordum. Her zamanki gibi giyim seremonisinden kurtulduktan sonra kendimi yine yollara attım. Fakat bu sefer ders mers için değil. Hmm belki biraz dersleri ilgilendiren ortam olabilir ama neyse :)

Dönem başında başlayıp, Mart ayına gelinceye kadar kendi bölümümün kulübünde görev almıştım. Mart ayı gelip çattığında ise mis gibi 3 günlük kongre koşuşturmacası yaşadık. Bütün çabalarımız; sponsor arayışları, görev dağılımları, haftalık toplantılar diye diye, bütün dönem canla başla çalışmamız gayet iyi sonuç verdi. Böylece yeni arkadaşlıklar da edinmiş olduk. Bu durum benim için de çok mutluluk verici oldu. ( Benim gibi arkadaş canlısı biri için özellikle) :) Kısa bir özet geçtikten sonra, bugün de "Ödül Töreni"miz vardı işte. Giyim seremonisini yaşamam da bundan sebep. ( Bu konuyu biraz abartmış olsam da! :) ) Kulüpteki faaliyetlere etkin katılım ve katkılarımızdan dolayı teşekkür belgelerimizi ve kupalarımızı alıp, fotoğrafımızı çektirdik :) Her şey çok kısa bir zaman dilimi içerisinde gerçekleşmiş olsa da, kongreye dair son noktamız bu oldu. Kim bilir belki seneye de benzer bir heyecan yaşarız değil mi ama ? ;)

Çiğ Köfte Pastası :)
Belgemizi de aldığımıza göreee şimdi sıra açlık sinyalleri veren midemizi bayram ettirmeye :) Lavaş arasında acılı mı acılı çiğ köfte ve de sprite. Oh la laa! Üzerine de tatlımızı yedik mi? Yedik, oh mis! :) Tamam tamam, daha fazla yemek sohbeti yapmasam iyi olur. Acıkmaya başladım yine. Hoş, bir sorun da olmaz eğer yersem. Hatta süper bile olur! Çünkü yiyip de kilo almayan nadir grubun arasında ben de yer alıyorum arkadaşlar..Yok mu bi alkış bana? :-P Daha sonra Tatlım'la birlikte bir şeyler içmeye gittik. Ardından hoş sohbeti geçici olarak erteleyip, eve dönmek üzere yol aldım.. Mutfağa girdiğimde o da ne? Bulaşıklar benim ismimi haykırıyorlardı resmen. Mutfağa girmeyi de bırakın, eve adımımı atar atmaz isyan bayraklarını çekmişlerdi bile. Tabii, ben de bu hallerine daha fazla dayanamayıp,kollarımı sıvadım ve onları tertemiz yapmak üzere işe koyuldum. Bu aralar ev, resmen öğrenci evi gibi maşallah. Ne zormuş meğerse. Bütün işler seni bekliyor. Okula gidip döndüğünde her şeyin yerli yerinde olmasını umarken, bir bakıyorsun her şey bıraktığın gibi ortada. Sınavlar bir yandan, evin bakımı-düzeni bir yandan..Bu aralar pek bir yoğun,yorucu geçiyor günlerim. Ufukta gözüme çarpan bazı finaller, el sallamaya başladılar bile!! Bir an evvel plan program yapsam hiç fena olmayacak.

İşte böyle sevgili-li-lii blog okuyucularım :) Şimdiii uzun zamandır yapamadığım bir şeyi gerçekleştireceğim, yani film izlemeyi. Şimdilik gözüme ilk çarpan film : "Seni Uzaktan Sevmek" .. Nasılmış bir görelim diyorum, ne dersiniz? :)

11 Mayıs 2011 Çarşamba

Olumsuzluklar Silsilesi !

Bir insanın hayatında tüm olumsuzluklar aynı günde yaşanır mı derseniz? Valla yaşanır, billa yaşanır derim Bugün sanki tüm olumsuzlukların bir araya gelip, toplantı yaptıkları bir gün gibiydi. Neler mi oldu dersin :

Sabah okula gitmek için erken kalktım. Dün gece erken yatmama rağmen, uyandığımda hala birkaç dakika daha uyumak için çırpınan ben, saatler 7.30'u gösterince yataktan ok gibi fırlamak zorunda kaldım. Sıra günün en önemli(!) sorusuna : " Acaba ne giysem?" :) Gardırobumu açtım ve içinde bulunan tonla kıyafet arasından seçim yapmaya çalıştım. İnsanın o kadar kıyafetinin olması pek iyi değilmiş gerçekten, bunu anladım. Dakikalarca dolabın karşısında durup, "Ne giysem?" diye kendi kendime düşündüm, durdum. Sanki üç beş giysim var da, hangisini hangisiyle kombine ederek farklı bir tarz yaratırımın hesabını yapıyorum. Şaka gibi! Neyse ki 20 dakikanın sonunda elimde alt ve üstten oluşan iki parçayı ince bedenime geçirmeyi başardım ve alkışı hak ettim. :-Pp Sıra makyaja geldi. Tabi makyaj denilince simsiyah kalemle boyanmış gözler, allı morlu dudaklar,yanaklar aklınıza gelmesin lütfen. Bi eyeliner, far, pudra (gerekli gördüğüm zamanlarda) ve de ruj. İşte size makyajjj ! Bunu da çok görmeyin bana. Lütfen yani, rica ediyorum :) Kuaförüme bu halde gittiğimde, makyaj da yapalım mı sorusuyla karşılaşmıştım vaktinde.Görünmez makyaj yaptım da benim mi haberim yok diye aynaya refleksle bakmıştım. Anlayacağınız benim makyaj dediğim, onlar için hiçbir şeymiş. Benimki oldukça doğal, yok denecek kadar azmış :)

Uzun bir hazırlık sürecini geride bıraktıktan sonra kendimi dışarıya atabildim. Hızlı adımlarla bilinen caddeleri, sokakları geçtim. Sanki geç kaldım. Koştura koştura niye gidiyorsun ki !? Yavaş yavaş gitmek dururken.. İstanbul hayatı, insanı ister istemez bu hale getiriyor sanırım. Kendi kurallarıyla üzerinizde hakimiyet kurmak istiyor sanki.Tabii onca hıza vücut dayanır mı? Bide bastırmıyor mu ter, sel oldu olacak. Sanki 40 derecelik kaynayan bir kazanın içine attılar beni. Neyse ki 5-10 dakika sonra normal şartlar altına döndüm. Yoksa halimiz duman :)

Vee sonunda okuluma ayak basıyorum. İçimde deli gibi esen rüzgarlar var. Çünkü iki dersimin de vize sonuçları açıklanacak bugün. Biri hariç olmak üzere, diğeri pek iç açıcı geçmemişti. Aklımda acaba kaç aldım soruları uçuşup durdu ders saatine kadar. Neyse ki ilk dersimize girdik. Hocanın elinde sınav kağıtları malum. Hocamız, sınav sonuçlarını açıklamadan önce sınıf ortalamasını ve sonrasında not skalasını tahtaya yazıp, benim heyecan katsayımın zirvelerde gezinmesine neden olur. Ve tahtaya not aralıklarını yazmaya başlar :
100 - 90 : Yok
Sınıf : Aaaa..
89 - 80 : Yok
Sınıf : O da mı yokk? Aaaa..
79 - 70 : Yok
Sınıf : Nasıl yani, yok mu? Hocaağğmm,  sınav çok zordu zaten. Hiç sınıfta çözdüğümüz sorulara benzemiyordu, çok farklıydıııı...
69 - 60 : 41 kişi
Sınıf : Birbirinden değişik kahkaha patlatmakta
Hoca : Akademik hayatımda bugüne kadar hiç böyle bir şeyle karşılaşmamıştım.(41 kişinin aynı aralıkta not alması)
Tabii diğer arkadaşlar ilk vizelerinden daha yüksek aldıkları için keyifler tıkırında. Ancak ben ve çevremdeki arkadaşlarımın gıkı çıkmıyor. Neden böyle oldu diyen bakışlar atıyoruz birbirimize. Sonunda kendimize, sınıf ortalamasında en yüksek notu aldığımızı hatırlatarak, mutlu etmeye çalışıyoruz ve derse giriş yapıyoruz. Uzun uğraşlar sonucunda dersi 2 saat kadar önce bitirtebilmeyi başarıyoruz ve kendimizi bahçeye, kafelere, oraya buraya atıyoruz.

Keşke bu kadarla bitseydi. Gelelim ikinci dersimize. Amfiye adımımızı attık mı, attık. Sıra sınav sonuçlarına geldi mi, geldiii. Elimde kağıdım ve bana bakan 57,5 . Ben NE!? diye tepkimi gizleyemezken, hemen yanlış hesaplama yapılmış olmasını umaraktan her sorunun yanındaki puanları tek tek tek topladım. Ama YOK! İnatla 57,5. Sonrasında gözüm, bir sorunun üzerine not edilmiş yazıya ilişti. Tam olarak aynısını yazıyorum : " Bu yan grubun sorusu ile karışık" Ben bu cümleyi algılamaya çalışıyordum ki ampul yandı kafamda. Bu, şu anlama gelmiyor muydu : "Sen, diğer grubun sorusunun cevabını, kendi sorunmuş gibi yapmışsın." Neyse, sakinleşip hocanın yanına gittim. Güzel bir üslupla, yazmış olduğu notu nasıl anlamam gerektiğini sordum.(Belki ben yanlış bir anlam yüklemişimdir diye) Bana yazdığını tekrar okudu ve benim ağzımı açmama fırsat vermeden : " Zaten o sorudan sıfır almışsın!" dedi. Daha ne uğraşıyorsun gibilerinden."İmkansız!Mümkün değil." dedim. Soru kağıdına baktı; ama benimki değil, diğer grubunkini bulabildi. İşte vs. derken sözcükler yuvarlanıp, gitti boşlukta. Yanındaki kişiye yöneldi.. Ya bu nasıl olabilir!? Allah aşkına.. Hepimizin arasında birer sıra ara var o sınavda, yanımdaki adamın zaten ders ile hiçbir ilgisi yok. Tam konsantre olmuşken seslenip, dikkatimi dağıtması da cabası. Adımı ezberlemeye çalışıyor sanki : Psstt..Senorita, şu soru nasıl çözülecek? Senorita şu sorunun cevabını buldun mu? vs. Çevremde bana yardım eli uzatabilecek bir Allah'ın kulu yoktu o sınavda yani. Ben nasıl diğer grubun sorusundaki verileri kullanıp, kendi sorumun cevabı gibi kağıdıma yazabilirim!? Biri bana bunun mantıklı açıklamasını yapabilir mi?? Diğer birçok öğrenci gibi profesyonel kopya çekebilme yeteneğim olsaydı keşke. Beceriksizim napiimm. Bazen "keşke çekebilsem" diyorum; ama yaş kemale ermiş. Bu saatten sonra da böyle bir işe girişemem, girişsem bile elimi yüzüme bulaştırırım kesin!
Tabii bu ruh durumu içerisindeyken ( moralim alt üst olmuş bir şekilde) dersi dinlemeye çalıştım, 3 saat boyunca!

Saatler beşe on kalayı gösterdiğinde kendimi adeta dışarı attım. Bol oksijeni ciğerlerime doldurmaya çalıştım. Her bir hücremin o oksijene ihtiyacı olduğunu düşünerekten nefesimi alıp, bir kaç saniye içimde tuttum.

Dakikalar sonra evimdeyimmm..Evim evim güzel evim :)

Dün akşam, bulaşık makinemiz bozulma tehdidinde bulunmuş olsa da ( çalıştırınca garip garip sesler çıkarmaya başlamıştı.), bu tehdidini uzun süre devam ettirmedi. Yoksa onca tabak, çatal, bıçak yıkanmak için ellerimden öpecekti. "Yıka bizi, yıka bizi!" diye başıma üşüşeceklerdi. Neyse ki düşündüğüm şey olmadı. Ancakk...İşin sevimli kısmı burada sona eriyor. Yıkanan bulaşıkları yerleştirmek üzere elime aldım. Bir de ne göreyim. Üzerlerinde deterjan izleri kalmış. Acaba tekrar mı yıkasam n'apsam diye düşünürken, ellerimi tabakları durularken buldum. Tam işim bitmişti ki, gelen kutumda bir mesaj. Mesajı "Aç" diyorum, açmıyor. "Aç" diyorum, açmıyor. Debelenip duruyoruz. Sonunda kim galip geldi dersiniz? Tabiki telefonum! Diyorum ya, bugün bir tuhaflık var diye...

Şimdi fark ettim de baya uzun bir yazı olmuş. Bütün içimi döktüm galiba bugün, ohhhh :) Bugünün bitmesini dört gözle bekliyorum. Yarın bu rüyadan uyanmış olarak kalkmak dileğiyle. Sağlıcakla kalın !

Not : Başlangıç için pek karamsar bir blog oldu. İnanıyorum ki, ilerleyen günlerde pozitif yazılarımla da karşılaşacaksınız. ;-) - 10 Mayıs 2011 - Salı günü -

9 Mayıs 2011 Pazartesi

Merhaba Dünyalı :)

  Merhaba Blogger Dünyası !
  İsmim, profilimde de görüldüğü gibi Senorita. Blogger dünyasının yeni üyesi :) Neden gerçek ismini kullanmıyorsun diyen okuyucularıma da şunu söylemeden geçemiyceğim. Burası sanal bir dünya ise gerçek isme ne gerek var ki. Öyle değil mi ama? =)
  Bayanların yaşı sorulmaz derler; ama ben meraklı sorularınıza hemen cevap vereyim. Bir çok bayanın cevaplamaktan pek hoşlanmadığı ancak benim gayet rahatlıkla cevap verdiğim konu olmakla birlikte: 22 yaşındayım :) Belki ilerleyen senelerde ben de diğer gruba dahil olurum, kim bilir. Bunun dışında her öğrencinin yerine getirmesi gereken bazı görevleri vardır ya hani, işte ben de onları yerine getirmeye çalışan sizin gibi biriyim; üniversiteye gitmek, derslerine çalışmak, gezmek tozmak falan filan işte. Bu yazım giriş yazısı gibi olacağından bu konuların ayrıntılarına şu an itibariyle değinmiyorum. Eğer merak edenleriniz olursa beni takip etmekten vazgeçmeyin diyorum. (Hoş ya, 'Daha seni tanımıyoruz ki, ne merakı!?' diyebilirsiniz. Doğru, hak veriyorum. :) )
  Gelelim bu blogun neleri kapsayacağına…Burada neler mi bulacaksınız? Bir kızın hayatında olabilecek her şeyi ( Tamam, itiraf ediyorum; her şey olmasa da pek çok şeyi ) sizlerle paylaşacağım. Acılısından tatlılısına bir hayat serüveni sunmaya çalışacağım sizlere? Bu serüvende benimle birlikte sürüklenmeye ne dersiniz? Tamam tamam, iddialı lafları bir kenara bırakıyorum ve konuların neler olacağına değiniyorum : Günlük yaşam – okul, okul dışı hayat - aşk hayatı– aktiviteler, güzellik - belki biraz kozmetiğe de yer veririz değil mi ama kızlarrr? :) Şimdilik aklıma gelenler bunlar. Bakalım zaman neler gösterecek. Şimdilik taslak programım bu yönde görünüyor. Eğer bir değişiklik yapacak olur isem, bunu sizlerle paylaşırım. Ayrıca sizlerin de önerilerine yer vereceğim. “Şu konuda daha çok yazarsan iyi olur”,”Aaa.. Şu hikayeni okurken pek keyif almıştım; ama devamı gelmedi." Hadi onu da yaz, bunu da derseniz ben, pek bir sevinirim. Böyle nasıl desem, yazmak için can atarım, çırpınırım. Valla bak :)
  Bugünlük yazımı burada sonlandırıyorum. Önümüzdeki günlerde bomba gibi haberler, eğlenceli maceralar, hayat dolu ve pozitif cümleler ile geri döneceğim. Kendinize çok çok iyi bakın !