26 Temmuz 2011 Salı

Şikayet Dinlemek İsteyen Buyursun Gelsin

- Bütün gece rahat ve deliksiz bir şekilde uyumanın verdiği dinçlikle yataktan kalkmayı uman ben, dayak yemiş gibi yatağın içinden bir türlü çıkamadım.

- Son zamanlar güne hep olumsuzluklarla başlamama ne demeli. Sıralasam şaşırmadan edemezsin. O kadar çok ki ben bile saymayı unuttum.

-   Yaza okuma şevkiyle başladım ve şu ana kadar 3 kitap bitirdim. Vayyy diyenleri duydum sanki. "Vayyyy...!" Hah işte, doğru duymuşum. Ama öyle göründüğü gibi değil. Bu kitapların hepsi en az 300 sayfa. Ama gel gör ki, içimde en ufak bir okuma kırıntısı bile kalmadı sanki. Günlerdir aynı kitabın sayfalarını birer ikişer çevirmekle meşgulüm. Bir an evvel okuma isteğimin geri gelmesi için evrene mesajımı gönderdim. Hala "iletildi" mesajını beklemekteyim.

- Blogumu türlü türlü yazılarla süslemek istiyorum, konfetiler patlatmak istiyorum. Sonuç : Yine bana hüsran, bana yine hasret var.. Eyvah!...

- Kaç gündür kahve ve kitap ikilisiyle buluşma ayarlamak istiyorum. Terasta, akşamın o hafif serinliğinin, gündüz tenimi yakmış olan Güneş'in esintilerini bedenimden alıp savurmasını beklerken bir bakıyorsun başka bir plan ortaya çıkıyor ve ertelemek durumunda kalıyorum.

- Televizyon desen ayrı bir dünya. Sanki herkes yazın üç ayını tatilde güneşlenen, plajda oyunlar oynayan, denizde etrafa neşe saçan birer su balesi... Bir tane mi düzgün program ya da dizi koymazlar canım. Magazin programına el atayım, bakalım neler oluyormuş ünlüler aleminde dedim. Hemen elim yandı, çektim. Her gün sil baştan! Bu tür programları izlemeden önce beyninizi resetlemeniz gerek. Sanki karşılarında saf insanlar var; tekrar tekrar aynı görüntüleri, röportajları gösterdiklerini anlayamayacak.

- Günler aldı başını gidiyor. Bekle diyorum, yoruldum. Ama yok! İlla gidecek illa !  Temmuz'un da sonuna geldik mi, oh ne güzel (!)

- Tamam hepsi birbirinden güzel, hareketli, insanın içini kıpırdatan yaz şarkıları; ama sürekli de aynı şarkılar çalınmaz ki! Sabah kalk : " Tonight I will love love you tonight...Give me everything tonight...For all we know we might not get tomorrow..." Akşam yat : "Give me everything tonight..." Huh! Neyse, yine de seviyorum Pitbull'u :))

- Burada hava öyle sıcak ki, ne siz sorun ne de ben söyleyeyim. Kışın sıcak havayı özlemle arıyorum. Ege'nin bana verdiği armağan bu olsa gerek. Sıcak hava insanıyım :-P Fakat sıcağın da bir dozu var. Gün 24 saat ise ben onun 20 saatini duşta geçiriyorum resmen. Çok düşünceliyim bu konuda. Malum kendimi ve çevremdekileri pek düşünürüm. Mis gibi kokumla onları öldürmek istemem. ( Kabul ediyorum, bu şikayeti dışımdan söylememeliydim. Ne yapalım artık, söz ağızdan çıktı bir kere :)

- Bu kadar şikayet yeter bence. Ben bile bayıldım, poff yani =D Daha fazla yazıp - zaten aklıma gelenlerin hepsini sıraladım ya- sizleri sıkmayayım. Haydi kalın sağlıcakla :)

25 Temmuz 2011 Pazartesi

Yurtdışı Seyahatiniz Eziyete Dönmesin

Geçtiğimiz günlerde tatile yönelik yazmış olduğum yazıya bir yenisini daha eklemek istiyorum. Bu seferki yazım diğerinden biraz daha farklı olacak. Türkiye sınırlarını zorlayıp, diğer ülkelere adım atma heyecanı içinde olanlara gelsin diyorum ;)

İnternet sayfalarında gezerken kendimi kaybettiğimi düşündüğüm bir vakit, önüme sunulan güzel bir yazıyla sizleri baş başa bırakıyorum şimdi :

Yola çıkmadan önce gideceğiniz bölgede nasıl rahat edeceğinizi, nasıl güvende olacağını hesaba katmalısınız…
1- Seyahat istediğiniz ülkenin tarzına uygun kıyafetler seçin. Asya’ da tapınakları ziyaret edecekseniz uzun kollu, derli toplu bir kıyafet seçiminizde fayda var. Böyle gezilerde şorlat ya da kısa kollu bluzlarla rahat etmeyebilirsiniz.
2- Gideceğiniz bölgenin tatil alışkanlıklarını hakkında araştırma yapın. Egzotik bir tatil yapayım derken kendinizi hiç size göre olmayan bir ortamda bulabilirsiniz. Örneğin Avrupa ülkelerinde çok rahat üstsüz güneşlenebilirsiniz ama bu, çoğu Asya ülkesinde pek de hoş karşılanmaz.


3- Sürekli ter içinde kalacağınız Tayland gibi aşırı sıcak ülkelerde gün içinde birkaç kez kıyafet değiştirmek zorunda kalacağınızı hesaplayarak yedek tişörtlere bavulunuzda geniş yer ayırın.







4- Güney Afrika seyahatinde asla yapmamanız gerekenlerin başında otostop geliyor. Suç oranı yüksek olan ülkede kalabalık gruplar halinde gezin ve değerli eşyalarınızı gözünüzün önünden ayırmamaya dikkat edin.





5- Pasaport, biletleri kimlikleriniz, izin belgeleri gibi dokümanlarınızı güvenli bir şekilde yanınızda taşımaya alışkanlık haline getirin. Çoğu ülkede polisin size her an bu tür belgeleri sorma hakkı olduğunu unutmayın.
6- İngiltere’de bineceğiniz taksilerde, lisans numarasının ve şoförün fotoğraflı kimliğinin bulunmasına dikkat edin. Siyah taksileri tercih edin ve kaçak taksilerden uzak durun.

7- Filipinler’de taksi için yanınızda fazladan bozuk para bulundurun. Manila’daki taksi şoförleri turistlere küçük oyunlar oynamayı severler. Bu nedenle taksimetrede yazan parayı tam olarak verip, ekstra iletişime girmemeniz yararınıza olabilir.

8- Rusya’da metroyu çözmeniz zaman alabilir. Haritanızı her zaman yanınızda bulundurun. Hangi renk hatta yolculuk yapacağınızı not edin. Aynı isimde birden fazla istasyon olabilir, bunu dikkate alın. Kaybolduğunuzu düşündüğünüz noktada mutlaka birilerine sorun.
9- Yabancı ülkelerde toplu taşıma araçlarının kalabalık, sıkışık ortamlarına girmemeye çalışın. Buralar yankesiciler için en uygun yerlerdir.
10- Taksi kullanırken gideceğiniz yeri haritadan kontrol edin. Bu şekilde taksinin sizi dolaştırmasının önüne geçebilirsiniz. Pek çok ülkede bu duruma dikkat etmelisiniz.

11- İngilizler’in hava ile ilgili pek çok deyimleri olması normal çünkü gün içinde farklı iklimler yaşıyorlar. Buna hazırlıklı olun.
12- Norveç’te yaz ortasında güneş hiç batmaz. Gençler sahillerde sabahlar. Buna gece yarısı güneşi denir ve haziran-temmuz ayları böyle geçer.

13- Her ülkenin kendine göre kuralları var. Gitmeden önce farklı olan davranış şekilleri hakkında bilgi toplayın. Örneğin Japonya’da yemek sonrası bahşiş bırakmak hoş karşılanmazken Amerika’da bırakmamak nezaketsizlik ve hatta zaman zaman hakaret bile sayılabilir. İngiltere ve Amerika’da yüzde 20 oranında bahşiş bırakabilirsiniz. Odanızı temizleyenler içinse her gün beş dolar yeterli olacaktır.
14- Tayland’da sizden yaşça büyük olanlara saygılı davranmak çok önemlidir. Birinin başına dokunmak yapılacak en büyük saygısızlıklardan biridir. Ayağınızı bir şeyi işaret etmek için kullanmamaya da dikkat edin. Bu da ülkede hoş karşılanmayan davranışlardan biridir.
15- Fransa’da herhangi bir yere girdiğinizde “Bonjour” demeyi alışkanlık haline getirin. Aksi taktirde son derece kaba bir insan olarak değerlendirebilirsiniz.
16- İngiltere’de toplu taşıma araçlarındaki genel sessizlik sizi ürkütmesin. Siz de konuşmalarınızı fısıltı seviyesinde tutarak diğer yolculara uyum sağlamaya çalışın. Bir diğer önemli konu da; bu ülkede hangi sebepler olursa olsun bir bekleme kuyruğuna aradan girmeye kalkışmayın!
17- Amerikalılar’ın genellikle yanaktan öpüşmek yerine sarılmayı alışkanlık haline getirdiğinizi aklınızda tutun. Tanıdık birini gördüğünüzde ve ayrılırken ona sarılın.
18- Fransa’da sokakta tanıdık biriyle karşılaştığınızda her iki yanağından bir kez öpün.

Yakışıklılar Nerede?
19- Amsterdam’daki Vondelpark isimli büyük park her zaman hareketli. Her yıl 10 milyon ziyaretçisi ile sosyalleşmek için güzel bir seçenek olabilir.
20- Cape Town’daki gece kulüpleri birbirinden hoş tiplerin buluşma yeri. Gece kulüpleri hakkında clubbersguide.co.za’dan bilgi alabilirsiniz.
21- Manila’da profesyonel eşcinsel nüfusuyla ünlü olan Puerto Galera dışında herhangi bir yerde olmanızda fayda var!
22- Delhi’nin en güzel restoranı olan The Smoke House Grill, sosyalleşmek için en uygun mekanlardan biri.
23- Lizbon’da nehir boyunca uzanan kulüpler yakışıklı müdavimleri ile ünlü.
24- Sovenya da yeni birileriyle tanışmak konusunda bir cennet olarak biliniyor. Kız kıza gideceğiniz mekanlarda sizi kimsenin rahatsız etmeyeceğinden de emin olabilirsiniz.
25- Paris’te biriyle tanışmanın en garantili yolu bir kafede oturmaktır. İnsanlar buralarda sohbet etmeye son derece açıktır.

Flört Halleri
26- Amerikalı erkekler genellikle rahat tiplerdir. Bu nedenle size arkadaşlık teklif edilmesi son derece normaldir. Eğer ilgilenmiyorsanız kibarca bunu belirtmeniz yeterli olacaktır.
27- Fransız kadınlarının kıskançlığı meşhurdur. Çok hoşlanmış da olsanız, gözlerini sizden almıyor da olsa yanında kadın olan bir Fransız erkeğine pas vermeyin. Geceniz can sıkıcı bir şekilde sonlanabilir.
28- Efsanevi İngiliz centilmenliği hala sürüyor. Sizin için kapıyı açan ve nazik davranışlarda bulunan erkeğe teşekkür etmeyi ihmal etmeyin.
29- İsveçli ve Rus hemcinslerinize karşı hazırlıklı olun. Güzellikleri ile pek çok erkeği etkileyen bu ülkelerin kadınları ciddi birer rakip olabilirler.

Yiyecek-İçecek
30- Güney Afrika’nın kendine özgü barbeküsü braai’yi denemeden dönmeyin.
31- Musluk suyunu içmenin güvenli olup olmadığını araştırmadan kullanmayın.
32- Fransa’nın sayfiye bölgelerinde restoran ve kafeler genellikle saat 13:00′ten sonra açıldığı için aç kalabileceğinizi unutmayın.
33- Tayland’da ‘tom kha gai’ hindistan cevizi sütlü tavuk yemeğini ve ‘son tam’ adlı papatya salatasını deneyin.
34- Kore’de restoranlarda son sipariş saat 21:00′de alınıyor. Geç kalırsanız geceyi aç geçirebileceğinizi mutlaka hesaba katın.
35- İskandinav ülkelerinde ekstra vergiler nedeniyle içkiye daha fazla para ödemeniz gerekebilir. Ayrıca, topluma açık yerlerde alkol almak yasaktır. Ancak davranışlarınızda bir sorun olmadıkça sizi kimse rahatsız etmeyecektir.
36- İngiltere’de yasal içki içme yaşı 21. Bu nedenle içki içtiğiniz zamanlarda kimliğinizin yanınızda olduğundan emin olun.



Kaynak: MYNET

20 Temmuz 2011 Çarşamba

Ne Okuyorum - 3

Son zamanlarda kitap tanıtımı ile ilgili yazılarımın sıklaştığının farkındayım. Bazılarınız bu durumdan şikayetçi olabilir. Olabilir mi acaba? Lütfen beni affedin ;-P

Yeni nesil genç yazarlarımızdan birisi Tuna Kiremitçi. Bugüne kadar elime geçen kitaplarının hepsini zevkle okudum diyebilirim. Anlatış biçimi, insanları konunun içine çekişi oldukça başarılı. Bu sefer "Dualar Kalıcıdır" adlı romanıyla bizleri etkilemeye çalışıyor. Bu romanı, Estonca'ya da çevrilmiş. Estonya'nın Tartu Üniversitesi Türk Dil Merkezi Öğretim Elemanı Hagani Gayıplı tarafından Estonca'ya çevrilen roman hakkında, Postimees'in kitap ekinde, Tiina Tomingas imzalı bir de makale yayımlamış. Kısa bir dipnot düştükten sonra asıl konuya geçiş yapayım.


Arka Kapak Bilgisi :


Tuna Kiremitçi’nin yeni romanı, İkinci Dünya Savaşı’nda İstanbul’a sığınarak hayatta kalmış bir kadın ile günümüz dünyasında yolunu bulmaya çalışan bir genç kızın dostluğuna kulak misafiri ediyor bizi 
Ölümü bekleyen Rosella Galante ile genç Pelin’in hayatları “lüzumundan fazla medeni” bir Orta Avrupa kentinde kesişir
Gönül yaraları ve geçmişteki acıların yanı sıra iki kadını bağlayan çok önemli bir şey daha vardır: Türkçe

Rosella ve Pelin, ikisi için de giderek ilginçleşen bir söyleşinin
içinde bulurlar kendilerini Bu aynı zamanda iki farklı kuşağın,
iki farklı kadının ve iki farklı tahayyülün tanışmasıdır.

---ALINTIDIR.---

Yayın Hakları : Doğan Kitapçılık A.Ş.
177 Sayfa
1.Baskı / Haziran 2007
20.Baskı / Temmuz 2007 / ISBN 978-975-293-592-1 

 
Kitabın türü roman olarak bizlere sunulmuş. Romanın özelliklerini içinde barındırmakla beraber, içinde birbirine geçmiş iki hikayeye yer verilmiş. Kitap, yaşlı kadın ( Bayan Rosella ) ile genç bir kız ( Pelin ) arasında geçen diyaloglar şeklinde ilerliyor. Kendi hikayelerini birbirlerine anlatıyorlar. Bayan Rosella, geçmişte yaşadıklarını ( İkinci Dünya Savaşı'na şahit oluşunu), Hitler zamanında insanların ne tür acılar çektiğini, hangi vaziyet içerisinde olduklarını anlatırken; Pelin ise, gençliğin verdiği heyecan, isyan gibi duyguların ilişkiler üzerindeki yansımalarını bizlere aktarıyor. Yani burada hikayeyi anlatan kişiyi yazar olarak beklerken, durumun böyle olmadığını farkediyoruz. Yazar hikayeyi, bahsedilen iki kişiye anlattırıyor, biz de onların sohbetine dışarıdan ortak olmuş gibi oluyoruz. Kimi zaman kızıyor kimi zaman da tebessüm ediyoruz. " Dualar Kalıcıdır" isminin verilme sebebi de kitabın içinde gayet açık bir şekilde, birkaç kez dile getirilmiş. Daha fazla ayrıntıya girmiyor ve sizi kitapla baş başa bırakıyorum.

Keyifli okumalar...



19 Temmuz 2011 Salı

Valizler Hazırlansın ve Tatil Başlasın !

Hararetli bir Salı günü! Havalar iyice ısındı. İçimizi sıkıntı, alnımızı ter bastı. Aman aman, uzak dursun üzerimizdeki sıkıntılar. Hemen bir kenara atalım onları ;) Çay için derler, hararetinize iyi gelir derler ama nafile! En azından benim açımdan. Hiçbir zaman hararetimi aldığını görmedim. Aksine, ortamın sıcaklığıyla birlikte vücut sıcaklığım maksimum derecelere ulaşıyor. Buz gibi içecekler varken ne çayıymış canım :)

En heyecanlı ve eğlenceli hazırlıklardan biri de tatil valizi hazırlamak olsa gerek...Bu yazımı tatile çıkmadan önce sizlerle paylaşmayı planlıyordum. Ancak bulunduğum ortamda internet bulamayınca ve de günlerim oldukça yoğun geçtiğinden yazamamıştım. Henüz yaz mevsimi bitmedi. O yüzden, yeni tatilcilere kolaylık sağlayabilmek adına yanınıza almanız gerekenlerin listesini çıkaracağım. Bir nebze de olsun yardımcı olabilirsem değmeyin keyfime:)  Tatil mekanında "Hay Allah, telefonumun şarj aletini evde unutmuşum." tarzındaki cümleler kurmanızı, sızlanmanızı engelleyebilmek için listeyi hemen yapmaya başlayalım. Haydi bakalım, defter ve kalemleri hazırladıysak yazmaya başlıyoruz :

- Kimliklerimizi asla unutmuyoruz.(Nüfus cüzdanı )

- Konaklayacak olduğunuz yerin adresi ve telefon numaraları ( Yolculuk sırasında bir aksilik olması halinde oteldekileri haberdar etmek vs. için )

- Kredi Kartı/Kartları ( Bazen evdeki hesap çarşıya uymayabilir. Bu durumda kartlarınız yardımınıza severek koşacaktır.)

- Cep Telefonunun Şarj Aleti , USB Kablosu, Kulaklığı ( Herhalde su gibi en büyük ihtiyaçların başında geliyor kendileri. Telefonunuzu alıp, şarj aletinizi unuttunuz mu tatilinizin zehir olma ihtimali % 90 ' larda )

- Fotoğraf Makinesi ve Şarj Aleti ( Anı ölümsüzleştirmek için ve yıllar sonra resimlere bakıp, tekrar o anı yaşamak isteyenler için vazgeçilmez. )

- Laptop ve Şarj Aleti ( Tatilinizin uzunluğuna bağlı olarak yanınıza almak isteyenleriniz olabilir veyahut işle ilgili acil olarak göndermeniz gereken mail olabilir ve laptopunuzu yanınıza aldığınıza şükretmeye başlayabilirsiniz. )

İlaçlar ( Ağrı kesici, yanık kremi, vitaminler ), Yara Bandı ( Ayakkabılarınızın ayaklarınızı yara bere içinde bırakmasını önlemek adına işe yarabilir mesela. )

- Kıyafetler, Plaj terliği vs. ( Bu kısım sizin tercihlerinize kaldığından yorum yapmıyorum.)

- Hırka/Ceket ( Gündüz sizi yakan güneş, akşam dağların arasında kaybolduğunda yerini rüzgara bırakabilir. Sadece tedbir amaçlı valizde bulunsa iyi olur.)

- Takılar ( Biz bayanlar olarak vazgeçilmezdir. Gözlerimiz kamaşır adeta.Mutlaka alınması gerekir.)

- Bikini/Mayo, Pareo, Plaj Havlusu, Plaj Çantası vs. ( Bunları unuttunuz mu tatili unutun! Şaka şaka... En kötü ihtimal soluğu bikini-mayo satan yerlerde alırsınız ve çantaya hoopp bir tane atarsınız.)

- Çanta ( Gece dışarı çıkarken ya da gündüz etrafı dolaşırken yanınızda telefonunuzu ve paranızı muhafaza etmeniz için küçük bir çanta bulundurmanız uygun olur. )

- Saç Kurutma Makinesi, Saç Maşası, Saç Düzleştiricisi, Saç Spreyi vs. ( Bu maddemiz yine bayanlara yönelik oldu farkındayım. Hemen telaşlanmayın beyler ve diğer maddeyi okumaya başlayın.)

- Tıraş Takımı ( Tıraş kremi-losyonu, tıraş bıçağı, fırçası ya da tıraş makinesi )

- Islak ve kuru mendiller ( Şimdi yanımda götürmek istemiyorum derseniz, bulunduğunuz yerdeki marketlerden de temin edebilirsiniz. Eğer çok lüks bir otelde konaklamayacaksanız, hijyen açısından yanınızda bulundurmanızda çok fazla yararını görürsünüz.)

- Cilt ürünleri (El ve Yüz kremi, Yüz temizleme jelleri - köpükleri) Bu tür malzemeleri bir poşet içerisinde taşımanızda fayda var. Böylece valizinizi açtığınızda her tarafa bulaşmış ürünlerinizi temizlemekle vakit kaybetmezsiniz.)

- Güneş Yağı, Güneş Sütü, Güneş Sonrası Krem ( Ben çok fazla bronzlaşmak istemiyorum diyorsanız yüksek faktörlü ürünleri alın.)

-  Şampuan ( Kuru saçlar için olan tercihimdir. Böylece güneşten ve tuzlu suyun etkisiyle kuruyan saçlarınızı koruyabilirsiniz. Bir de çok yer kaplamaması adına küçük boyları tercih etmeniz iyi olur. Sonra eşyaları tıkıştırmak için saçınızı başınızı yolma eğiliminiz yüksektir. Hatta ve hatta bazı mağazalarda bunlar için küçük şişeler satılıyor. Onlardan birkaç tane almanız hayat kurtarıcı olabilir. Nerede bulabilirim? : MUJI  - Sol tarafta "Seyahat" yazan kısmın kapısını çalın.)

- Saç Tokaları, Saç Fırçası, Tarak

- Oje ( Genellikle açık renk tercihimdir. Yoksa her gün ojenizi yenilemek zorunda kalırsınız. İyisi mi; bir adet beyaz ve bir adet kırmızı oje yeterli olacaktır.) , Törpü, Aseton, Pamuk

- Parfüm ( Tabiki duşumuzu aldıktan sonra kullanıyoruz değil mi? Eğer ben, güneş yağı ve parfüm kokusunun karışımını merak ediyorum diyorsanız, buyrun, denemesi bedava )

- Güneş ve Numaralı gözlükler , Lens kullananlar için Lens Kutusu ve Solüsyonu

- Kitaplar ( Yaz tatilinde 10 kitap okuyacağım diye hevesle alınan kitaplar, yaz tatili dönüşünde yalnızca iki tanesi bitmiş ve cillop gibi kitaplar sizinle gidip gelmiştir. )

- Not defteri - Kağıtları, Kalem

- Oyun Kartları, Tavla, 'Tabu, Scrabble, Monopoly' gibi oyunlar ( 'Sen de amma abarttın.' diyebilirsiniz. Ancak uzun süreli tatillerde inanın ki çok işe yarıyor. Her gün deniz olmaz ki ama değil mi? :) )

- Minik Dikiş Seti ( Kıyafetinizde oluşabilecek bilimum sökükleri sihirli dokunuşlarınızla yok edebilirsiniz.)

- Katlanabilen Bir El Çantası ( 'Sen cidden abarttın olayı!' der gibisiniz? Belki kulağa saçma gelebilir ama tatil dönüşü tebessümle yanıma uğrayabilirsiniz, beklerim ;-P Genellikle tatile giderken bavullar gayet düzenli olur; ama dönüşte içine sığmak bir türlü mümkün olmaz nedense! )

Her nereye giderseniz gidin; bu tatil köyü de olabilir ya da arkadaşınızın yazlığı da. Sonuçta yanımıza alacak olduklarımız hiç değişmeyecek ;)

Herkese bol eğlenceli, heyecanlı, maceralı ve keyif dolu tatiller diliyorum...!





11 Temmuz 2011 Pazartesi

Ne Okuyorum - 2

Sizlere, geçen seferki postumda, yeni yazımın okuduğum kitapla ilgili olacağına dair ufak bir tüyo vermiştim. Aslında kitap ismini söylemeyi pek düşünmüyordum. Daha sonra herkesin takip edebilmesini sağlayabilmek adına, blogumun sağ üst köşesine okuduğum kitapların resimlerini yerleştirmeye başladım.

Bitirmiş olduğum kitap : " Cumartesi Sancısı "
Dün, akşam saatlerine kadar kitap okudum diyebilirim. Belki aranızda düşünenleriniz vardır, zorla mı okudun filan gibilerinden. Kesinlikle öyle değil. Zaten zorla bir kitabı okumak bana göre değil. Anlayarak okumalıyım mutlaka... Yaklaşık 20 sayfam kalmıştı ve bu kadar az bir sayfayı yarına bırakmak istemediğimden ve de konunun en heyecanlı bölümüne denk geldiğimden elimden bırakmak istemedim ;)



Kitabın ön kapağındaki sözü yazmadan geçemeyeceğim : " Bir kadınla üç şey yapabilirsin; ya onu seversin, ya onun için acı çekersin ya da onu yazarsın." - Lawrence Durrell

Şehrin en işlek caddesinde, bir başıma yaşadığım çatı katındaki evimde olsak… Sabahlara kadar bıkmadan usanmadan yaşadığımız günleri, biz olmayınca yüzünün hiç gülmediğine inandığım çay bahçelerini, gri renkli otobüs duraklarını, tenha sokakları, o yangın zamanları, ders notlarını, amfileri, dostlarımızı, fakülte kantinlerini, hiç ilgimi çekmediği gibi bir şey de anlamadığım ve anlamak için de hiç kendimi zorlamadığım, itiraf etmeliyim ki seni memnun etmek için ilgilenir gözüktüğüm -daha sonra seni hatırlamak için birkaç defa okuduğum- Uygarlık Tarihi'nden konuşsak... Gecenin dördünde çay demlesek… Daha doğrusu, ben açık yaparım diye sen demlesen… Bir şeyler yemeden sigara içmene kaşlarımı çatarak izin vermesem… Acele ile ekmeğin arasına bir şeyler sıkıştırıp yemeni istesem… Yarısını benim yemem şartıyla kabul etsen… Ayrılık getirir diye gözlerimden öptürmezsem… Sen de kaşlarımın kenarından öpsen… Sam Brown, Tanita Tikaram, Nazan Öncel, Tracy Chapman, ne bileyim işte Sibel Sezal, Pink Floyd, Ezginin Günlüğü, Fikret Kızılok dinlesek… Şükrü Erbaş'ın, Ahmet Telli'nin şiirlerini okusan bana… Senin sevdiğin şeyleri ben de sevseydim, benim sevmediğim şeyleri sende sevmeseydin. Ben, her manada sen olsaydım, sende ben…  

Kitabın Orjinal Adı:Cumartesi Sancısı
Yayınevi:NÜVE KÜLTÜR MERKEZİ
Yazar:RAŞİT AKER RAŞİT AKER kitapları
Kategori:Edebiyat-Roman
Kitabı elime aldığımda, herkesin yaptığı gibi, önce ön yüzüne daha sonra da arka sayfasındaki kısa bilgilere baktım. Bende  oluşturan ilk izlenimi, kitabın üniversite hayatıyla ilgili olduğu yönündeydi. Fırsat bu fırsat deyip, kitabı raftan hemen kaptım. Son bir tane de kalmış, kapmasaydım da ne yapsaydım :)

Kitabı elime aldım ve kendi köşeme çekildim. Bir yandan püfür püfür esen rüzgarın saçlarımın arasından geçip, onları hareketlendirmesine izin verdim; bir yandan da kitap sayfalarımı çevirmesine... Şakaydı tabi - ikinci kısmı - Rüzgar rahatsız etmemesine rağmen , saniyede diyebilecek kadar hızla çevirdiği için takdir edersiniz ki okuyamadım :) Artık sadete gel diyenleri duyar gibiyim. Öhöm öhömm, başlıyorum... Genel açıdan değerlendirecek olursam; beklemediğim bir şekilde sonu oldu. İyi mi kötü mü derseniz bu sizin takdirinize kalmış, ama bana göre hem iyi tarafı hem de kötü tarafı var. Olumlu tarafı; sonunda kitabın asıl olarak nasıl yazıldığını anlamış olmam ( 'Şimdi ne dedin sen?' diyebilirsiniz. Tam olarak söylemek istemiyorum, çünkü aranızda bu kitabı okumak isteyenleriniz varsa süprizi bozmak istemem. ) Demek istediğim, kitabın sonunun nereye varacağı tam olarak belli değil: "Aa tamam işte, şöyle olacak kesin sonu" diyebilirsiniz. Birkaç sayfa daha okumaya devam ediyorsunuz. Bir bakmışsız " Ama bu böyle değilmiş... E şimdi ne olacak? " şeklindeki soru yine aklınızın bir köşesinde de yer etmiyor değil. Kıssadan hisse, klasik bir şekilde sonlanmıyor.
Olumsuz tarafı ise; yazarın sonucunu biz okuyuculara bırakması. Merakla okuyorsun, acaba ne olacak diyorsun sonra her şey puff :) Hemen sizi soğutmayayım kitaptan. Kısmen de olsa anlayabiliyorsunuz sonucunu. Zaten yazar da kendi görüşünü bizlerle paylaşıyor.

Herkese keyifli okumalar diliyorum... 

9 Temmuz 2011 Cumartesi

Benim de MİM'im Varrr...Ben de İnsanımm... :)

Holeeyyy holeeyyyy HOLEYYY diyorum. Erdi Karadeniz tarafından mimlendim ! Kendilerine teşekkürlerimi iletiyorum buradan :) İlk mim'imi de kapmış oldum. Devamını da bekleriz tabii :)
  
Bakalım mim'imiz neymiş : " Evinizde yangın çıksa ve tek bir eşya kurtarmak zorunda kalsanız neyi kurtarırsınız?"

Yangın varrr... Yangın var... Ben yanıyorum, yetişin a dostlar tutuşuyorum {Ay ay ayy} =D Biliyorum, şimdi sırası mı diyeceksiniz ama ne yapayım elimde değil. Yangın kelimesini okuyunca direkt aklıma gelen bu şarkı oldu. Neyse şarkımızı bir kenara bırakalım da sorumuza geri dönelim.



Öncelikle, hiç kimsenin başına böyle bir olayın gelmemesini temenni ediyorum!  O sırada ne yaparım inanın bilemiyorum. Herhalde çantamı kaparım hemen. Bulunduğum ortama hızlıca göz atarım, yanıma alabileceğim başka bir şey var mı diye. Sonrasında da kendimi dışarı atarım. Zaten çantamda gerekli olabilecek cüzdan, cep telefonu vs. mevcut olacaktır.




7 Temmuz 2011 Perşembe

Perşembe Perişan Derlermiş Ya

Herkese selammm.. Ne zamandır yazamıyorum yahu. Bloguma bir el atayım, renklendireyim dedim. Yazamamamın bazı sebepleri var elbet. Bu aralar oldukça yoğun geçiyor günlerim. Evdeki işlerimiz oldukça yoğun ve yorucu. En nihayetinde işlerimizi yavaş yavaş yerli yerine koymaya devam ediyoruz. Devam ediyoruz diyorum, çünkü henüz tam anlamıyla bitmedi. Ama olsun, sonunda bitecek ve ben Ege taraflarında olmanın mutluluğunu tam olarak çıkartabileceğim ;) Aslına bakarsanız hiç çıkarmıyor da sayılmam, haksızlık etmeyeyim şimdi. Her ne kadar "ufak tefek" işler olarak nitelendirsek de öyle göründüğü gibi kolay olmuyormuş. Ben ki en hafif işleri yapıyorum. Sürekli bir şeyler çıkıyor. Onu yap, bunu yap derken saatleri hatta günleri bitiyorum.

Geçtiğimiz günlerde bununla ilgili internette bir yazı da okumuştum. Bak aklıma geldi. Hemen anlatayım. Şimcik, başlığımız şöyleydi : "Kadınların bir yılda karşılığı ödenmeyen, 80 bin liralık ev işi yaptığı belirlendi." Rakam, dudak uçuklatan türden !
 İngiltere’de yapılan bir araştırmada, kadınların ev işleri ve çocuk bakımı için haftada ortalama 74 saat vakit harcadıkları, bu iş başkasına yaptırılmış olsa bu kişiye 32 bin 812 sterlin (80 bin lira) ödenmek zorunda kalınacağı hesaplandı. İngiliz gazetelerindeki haberde, kadınların çocuk bakımına haftada ortalama 33 saat harcadıkları belirtildi.

Bir sigorta şirketinin yaptığı araştırmaya göre, ev kadınları haftada 82 saat ev işi yaparken, dışarıda tam zamanlı çalışan bir kadın ev işlerine 55 saat ayırıyor. Sigorta şirketi, kadınların yaptığı ev işlerinin yıllık değerinin 2005’te yapılan benzeri bir araştırmadakine göre 8 bin sterlin (yaklaşık 20 bin lira) arttığını kaydetti. Yaptıkları işin bu yüksek değerine karşın, kadınların sadece yüzde 53’ünün hayat sigortasının bulunduğu belirtildi.

Bizim ülkemizde böyle bir durumun söz konusu olmasının pek mümkünatı yok sanırım. Hatta 'sanırım'ı bile kaldırabilirim. Direkt YOK ! Sizce de öyle değil mi? Avrupalı erkeklerin çoğu ise ev işlerini sevmiyormuş. Bunu sadece Avrupalı erkekler olarak sınırlandırmamak gerek. Hemen hemen hepsi hoşlanmıyor. Biz bayanlar da pek bayılık değiliz ya.. Ancak gerektiği zamanlarda işimizi yapmasını da biliriz. Ağır işlerde her zaman bayanlara yüklenmek olmaz. Bu devirde erkeğin de bu konuda eşine yardımcı olması gerek. Şahsi düşüncemi de sizlerle paylaşmış olayım böylelikle ;)

Birkaç gün önce Temmuz ayına ayak basmış bulunuyoruz. Temmuz sıcakları kendini iyiden iyiye hissettirmeye başladı. Burada havalar öyle sıcak, öyle sıcak olmaya başladı ki..! Sabah ve akşam olmak üzere iki kere duşa girmek şart oldu. Kimi zaman üçe bile çıkabiliyor. Artık gerisini siz düşünün. Akşamları da bir  o kadar serinletici.. Enfesss! :) Bir iki saat önce de annemle birlikte alışverişe çıktık. Alınacak şeyleri o sıcakta taşıması da bir hayli yorucu oldu. Ama olsun. Yardım ediyor olmak, bir şeylere benim de elimin değiyor olması beni çok mutlu ediyor :) Küçük şeylerden mutlu olmasını becerebilen biriyim anlayacağınız. O yüzden no problemo :-P Boş zaman bulduğum zamanlarda ise sürekli kitap okur hale geldim. İşimi bitirmişim, sıra dinlenmeye terasta keyif çatmaya gelmiş ama ben hemen kitaba sarılmışım. Olacak iş mi bu şimdi. 'Kitap kurdu' tabiri cuk diye oturuyor yani.. Oldum olası kitap okumayı pek severim zaten. Bu yaz da baya kitap okumayı hedefliyorum. Umarım bu konudaki hedefimden şaşmam. Şuanda okumuş olduğum kitabın - ismini vermek istemiyorum - 276.sayfasındayım. İsmini vermeme sebebimi açıklamam gerekirse ; bir sonraki post'umun bununla ilgili olması. En azından öyle planlıyorum. Bir an evvel bitirip, aranızdaki kitapseverlerle yorumumu paylaşmak için can atıyorum :)

Ev işleri, kitap vs. derken pek heyecan verici şeyler yazamadım. Beni affedin :-/ Ancak az bir vakit kaldı tüm bunları bitirmek için. Bitirdiğim zaman da Kop Kop'lu Postlar sizleri bekliyor olacak. Beni takip etmeye devam edin canikolarr.. Hepinizi kocaman öpüyorum xoxo