21 Aralık 2011 Çarşamba

Enerji Oranı Düşük Bir Yazı

İnanamıyorummm! Sanırım şuanda bloguma yazı yazıyorum. Ama gözüm korktuğundan en son yazımın tarihine bakamıyorum :)
Dün itibariyle bu dönemin sınavlarını bitirmiş bulunuyorum. Hemen sevinmeyin canım, sadece vize kısmını. Sonuçta benim bugün çok ama çok mutlu olmam gerekiyor. Öyle miyim? Tam olmasa da, sayılır işte. Çünkü bizim okulda vizeler, quizler, sunumlar, finaller bitmez. Nefes almana katiyen izin yoktur. Hemen benim üzerimden bir örnek vereyim : Vizelerim bitti ya, hani ben şimdi özgürüm ya, hani gece geç saatlere kadar kitapların arasında gömülü kalıp,gözlerimi satırlar arasında bir o yana bir bu yana gezdirip, sonra da sabahın erken saatlerinde kalkıp tekrar kitaplar, defterler arasında yüzüyorum ya, işte o kişi ben oluyorum. Şimdi rahat olduğumu duyan okulum, önüme bir sürü sunum veriyor ve yap bunları diyor bana. Sadece iki hafta veriyorum sana. Sadece yap! Diyelim bunları da atlattım bir şekilde. Peki ya sonra? Sonrası finaller işte... Sözde hayatımın en güzel yaşını yaşıyorum! Öyle diyorlar büyükler. Doğru diyorlar da çevre faktörü tüm bunları silip ya yok ediyorsa? Hemen suçu atabileceğin birini buldun demeyin. Anlatıyorum işte olanları canım :)


Özleyen varsa diye şurada iki satır yazma çabası içerisindeyim. Fark etmişsinizdir mutlaka :) Lakin ben bile kendimi özlüyorum buaralar. Bir yoğunluktur aldı başını gidiyor. Kendimi görecek halim yok.. Neyse, bunlar da geçecek sonunda. Geçecek değil mi?


27 Ekim 2011 Perşembe

The Secret - Sır #7

Hazır derslerim muhteşem yoğunluğuna ulaşmamışken bu fırsatımı değerlendirmek istedim ve okul kütüphanesinin yolunu tuttum. Geçen dönemlerde de sürekli karşıma çıkan ve her defasında elime alıp baktığım ama nedense bir türlü alıp okuyamadığım bir kitap. Neden mi bahsediyorum? The Secret, yani Sır...

Okuduğum güzel mi güzel kitaplardan bir tanesi oldu kendisi... "Düşünce gücümüz"le neleri başarabildiğimiz ve tüm bunları nasıl gerçekleştirdiğimiz, değişik kişilerin görüşleriyle harmanlanıp bizlere sunulmuş. Çok fazla açıklamaya gerek duymuyorum...Buyrun, sizi daha fazla bekletmeden kitapta yer alan bazı cümlelerin yanına alayım :


Kitabın Adı : The Secret
Yazarı : Rhonda Byrne
Türkçeye Çeviren : Can Üstünuçar
Editör : Pantha Nirvano
Sayfa Sayısı : 198


1- Hayatınıza giren her şeyi, kendinize çeken siz kendinizsiniz...Bunu, zihninizde tuttuğunuz imgelerin erdemiyle,düşüncelerinizle yapıyor;zihninizden geçirdiklerinizi kendinize çekiyorsunuz.
2- Evrenin kusursuz düzeni,yasamınızın her anı,yaşadığınız her deneyim bu yasaya gore belirleniyor. Kim olursanız olun,nerede yasarsanız yasayın;tum yasantınız cekim yasası tarafından sekillendirilirken,bu herseye muktedir yasa,düşünceleriniz aracılığıyla isliyor. Çekim yasasını harekete geciren ise siz kendinizsiniz ve bunu düşüncelerinizi kullanarak yaparsınız.
3- Dilediğinizi kafanızın icinde sekilendirip, baskın düşünceniz haline getirdiğiniz taktirde onu mutlaka hayata geçirirsiniz.
4-Çekim yasası "benzer benzeri ceker" derken, sahip olduğunuz düşüncelerin,benzerlerini de kendinize çektiğinizi ifade eder.
5- İnsanların istediklerini elde edememelerinin tek sebebi,olmasını istedikleri şeyler yerine,olmasını istemedikleri şeyler uzerine düşünüyor olmalarıdır.
6- Olumsuz cümleler kurduğunuzda çekim yasası bunları şöyle kaydeder: 
a- "Sacımın kotu kesilmesini istemiyorum." / "Sacımın kotu kesilmesini istiyorum."
b-"Ertelenmek istemiyorum." / 'Ertelenmek istiyorum.'
c-O insanın bana kaba davranmasını istemiyorum. / " Onun ve başkalarının bana kaba davranmasını istiyorum."
7- Çekim kuvvetleri uykuya dalmadan önce düşündüklerimiz uzerinde çalışmaya devam ederler.Uyumadan önce iyi şeyler düşünmeye çalışın!
8- Bilmeniz gereken: Olumlu bir dusuncenin,olumsuz bir düşünceden yüz kat daha güçlü olduğunun ispatlandıgıdır.
9- Sizin ısrarla düşünerek çağırmadığınız hiçbir şey yaşamınıza giremez.
10- Gün boyu endişelenip kaygılandığınızda,bu duyguları artırarak hayatınıza cekersiniz.
11- İyi şeyler hissettiğinizde,Evren'den size geri gelen haber:"İyi şeyler düşünüyorsun"olur. Boy lece,hissettiğiniz olumsuz duyguların,Evren'in sizinle kurduğu bir iletisim olduğunu soyleyebiliriz.Evren size;"Dikkat!Su an düşündüğün şeyi değiştir.Olumsuz frekans kayıtta.Frekansı degistir.Dikkat!Geri sayım başlamıştır" diyor.
12- Güne güzel baslar ve o mutluluk duygusu icinde kalırsanız,herhangi bir şeyin ruh halinizi değiştirmesine izin vermediğiniz surece, çekim yasası geregince,yaşadığınız mutluluk duygusunu sürekli kılacak birçok durumu ve insanı kendinize cekersiniz.
13- Yaratım Sureci'nin,istediğiniz her şeyi yaratmanıza yardımcı olmak için uc basit adıma ayrılmıştır:iste,inan ve al.
14- İnanmak;istemiş olduğunuz şeyi şimdiden elde etmiş olduğunuzu düşünerek,öyleymiş gibi konuşup,öyleymiş gibi davranmayı da gerektirir. İsteklerinizi elde etmiş gibi frekans yaydığınızda,çekim yasası insanları,olayları ve koşulları harekete geçirerek arzunuza kavuşmanızı sağlayacaktır.Elde etmek aşaması ise,dilediğiniz gerçekleştiğinde hissedeceklerinizi hissetmeyi gerektirir. Şu an kendinizi iyi hissetmeniz,sizi dileginizle aynı frekansa getirir.
15- Kilo vermek için,"kilo vermeye" odaklanmak yerine,size goremukemmel kilonuz neyse ona odaklanın. Kendinizi mükemmel kilonuzdaymıssınız gibi hissettiginizde,bu kusursuz kiloyu kendinize cagıracaksınız.
16- Gununuzu,o gun yasamak istediklerinize dair onceden dusunerek tasarlayın,boylece hayatınızı da istekleriniz dogrultusunda tasarlamıs olacaksınız.
17-Her gunun sonunda,uykuya dalmadan once,o gun yasadıklarınızı dusunmeyi onerir ve istediginiz gibi gitmeyen bir olay ya da an olduysa,bunu da zihninizin icinde sizi mutlu edecek bicimde gelismis gibi yeniden dusunmenizi soyler, Neville Goddard.
18- Cekimi asıl yaratan,sadece goruntu veya dusunce degil,bunları hissetmektir. Bircok insan;"Olumlu seyler dusunmem ya da istedigimi aldıgımı zihnimde canlandırmam yeterli"diye dusunuyor; ama boyle yaparken,bolluk ve bereketi,sevgi ve sevinci hissetmezseniz,cekim kuvvetini olusturamazsınız.
19- Kendinizden siz sorumlusunuz.Once kendinizi donatmadıgınız surece,baskalarına verecek bir seyiniz olmaz.
20- Sizi yasamak istediklerinize goturecek kısayol, su an mutlu OLMANIZ ve mutlulugu HISSETMENIZDIR!

Keyifli okumalar...

15 Ekim 2011 Cumartesi

İlk Düşen Damlaya Merhaba Diyelim

Yazıma başlamadan önce kısa bir not düşmeliyim : Bu yazımı birkaç hafta önce yazmaya başladığım için zaman kavramını ona göre değerlendirmenizi rica ediyorum ;)

Güzel tatilimin sonuna doğru yaklaşıyorum. Okul zamanı yakındır yani... Her ne kadar doyasıya tatilin tadını çıkaran ender insanlardan biri olsam da içimde yine bir burukluk var. Gidecek olmanın verdiği hüznü içimde bir yerlerde taşıyorum. Aklıma geçirdiğim güzel, mutlu, huzurlu günleri getiriyorum. Kendimi teselli edecek cümleler kuramadığımda bu görüntüleri aklımdan bir bir geçiriyorum. Tekrar o an'a dönebilmek için... Zamanın ne kadar hızla geçtiği, günün sonunda saniyeler içerisinde batan Güneş'ten anlayabiliyorum mesela... Eski canlılığının yerini yavaş yavaş dinginliğe bırakışını..

Evet, yaz tatilim bitiyor  ve okulum açılıyor işte. Ders Seçim zamanı hiçbir sıkıntıyla karşılaşmadım. İstediğim dersleri rahatlıkla seçebildim. Bu konuda içim rahat etti. İnşallah ders zamanı da aynı düşüncelere sahip olurum :) Yüzdük yüzdük sonunda kuyruğuna geldik. 4. sınıf! Üniversite hayatımın son senesi...Hatta eğitim hayatımın son senesi! Yüksek lisans vs.nin hesaba katılmamış, saf hali tabii :)

Neyse canım, her güzel şeyin bir sonunun olduğunu biliyoruz. Mümkün mertebe onun yasını minimuma indirmek..Ânı tadabilmek asıl olan...

Geçtiğimiz hafta rotamız İçmeler'di. Günler öncesinde çeşitli uyarılar görüyordum Devlet Meteoroloji İşleri'nin sayfasında. Hafta ortasından itibaren yağışlı günlere merhaba diyecekmişiz. Yağmur, fırtına, sel, kara bulutlar, kasvetli hava...Bunların hiçbirini özlemesem de Ege'nin yağmurunun bir başka olduğunu biliyorum. Bu sebeple yağmasını bende çok istiyordum ve nitekim ilk yağmuru İçmeler'deyken gördük. Pek güzeldi pek ! :) Kendimizi bulduğumuz ilk kafeye attık.


Tam zamanında yerimizi almamızın huzuruyla çaylarımızı ısmarladık ve hep birlikte içtik. Aile dostlarımız da eşlik edip, bizleri mutlu ettiler. Yağan şiddetli yağmura, şimşeklerin gökyüzündeki dansına hepimiz tanık olduk. Gökgürültüsünün insanın içini cızlatan sesleriyle zaman zaman irkilsek de yağan yağmurun sesini dinlemek inanılmaz keyif vericiydi.


Yağmurun sona erdiği bir vakit, fırsat bu fırsat diyip kendimizi sahile attık. Doğanın yağmurdan sonraki dinginliğine, yer yer toprak kokusunun ciğerlerimize işleyişine, doğanın o kavurucu sıcaklardan bunalmış ve sonunda serinlemenin verdiği rahatlıkla yeşilinin asıl özüne kavuşmasına bir bir şahit olduk.


İçmeler'e ne zaman gitsem, yeşilliği beni benden alır. Dağların yeşilliği ile bütünleşince bambaşka bir hava yaratır...

Yürürken bol bol temiz alma fırsatını yakalamış olduk. Her nefes alışımızla ruhumuz beslendi. Günlük ağaçlarının da çevrede yaygın oluşu oksijenin daha bol olmasını sağladığından bu fırsatı kaçırmak olmazdı. Anadolu Günlük ağaçları dünyada yalnızca ülkemizde, Muğla ilimizin Marmaris, Fethiye, Köyceğiz ve Milas ilçelerinde yetiştirilmekteymiş. Merak edenleriniz üstte bulunan resmi inceleme altına alabilirler ;)


Deniz manzaralı odalarından bu muhteşem yağmuru izlemek isteyenleri balkonlarında keyif yaparken görebilirsiniz. Ellerinde sıcak mı sıcak kahvelerini yudumlayanlar mı desem, yoksa havanın serinliğini üzerlerine aldıkları hırkalarla hafiflemeye çalışanlar mı desem... :) 




Son zamanlardaki cibinlik merakımdaki ve sevgimdeki artışı resimlere de yansıtarak sizlerle paylaşmış bulunuyorum. Solda görmüş olduğunuz cibinlik : " Gardenya ".




Sağda görmüş olduğunuz cibinliğin adı ise : " Sardunya ". Ne kadar sevimli isimler koymuşlar ikisine de... Bugünlerde içini dolduracak birilerini bulamasa da, birkaç güne kalmaz yeniden cıvıl cıvıl insanları ağırlamaya devam ederler :)
Engelli Plajı yaz sezonunda engelli vatandaşlarımızın hizmetine açılıyormuş. Onların istek ve kullanımına uygun olarak dizayn edilmiş her şey. Vatandaşların sosyal yaşamdan kopmamasını sağlamak için her şey düşünülmüş anlayacağınız...


Yazımı duyarlı, sevimli kedicik resmiyle sonlandırmak istiyorum :) Hepinize kucak dolusu sevgiler ve mutlu haftasonları !

28 Eylül 2011 Çarşamba

Bir, İki, Üç : Ses Veriyorum !


İnanamıyorum! Hiç bu kadar ayrı kalmamıştım blogumla, özellikle internetle.. Tatildeki son günlerim oldukça keyifli geçiyor. Daha hüzün belirtileri göstermedi bünyem :) Aslında yazacak olduğum güzel mi güzel yazılar birikti. Nereden başlasam bilemiyorum. Ancak şuan için tüm bunları yazabilmem mümkün değil. Kalan birkaç günümün tadını çıkarmaya bakıyorum. Sonrasında okul zaten...Okulum bu pazartesi başlasa da ben tatili bitirip dönemedim. Artık yeter dediğinizi duyar gibiyim. Kesinlikle hak veriyorum. Ben de yavaştan sıkılmaya başladım :) Valiz toparlama kısmına dün itibariyle adım attım. Daha koymam gereken birkaç şey daha var, ama olsun. El çabukluğuyla hemen hallederim nasıl olsa ;)

Şimdilik kısa bir özet geçmiş olayım. Daha sonra yeni yazılarımla karşınızda olacağım. Okuyamadığım yeni yazılarınızı da tek tek okuyacağım. Bundan şüpheniz olmasın ;) Hepinizi çok öpüyorum!

14 Eylül 2011 Çarşamba

MİM #7 - Ölmeden Önce Mutlaka...

Sevgili DeepTone bana güzel bir mim yollamış. Acaba konusu neymiş. Başlıktan az çok anlamışsınızdır, sizi uyanıklarrrr :)

Mim'in Konusu : Ölmeden önce mutlaka yapmalıyım dediğiniz şey/şeyler nelerdir?

Bir zamanlar " Ölmeden Önce Yapmanız Gereken 100 Şey " çerçevesinde pek çok şey yazılmıştı. Kitaplar çıktı, programlar yapıldı vs. Ancak hepsini gerçekleştirebilmemiz mümkün müdür? Orası ayrı bir tartışma konusu. Kişinin kendi isteğine göre bu 5 şey de olabilir, 55 şey ya da 555 şey de olabilir. Tamam, bu biraz abartı oldu, kabul ediyorum :)

Gelelim kendi yapmak istediklerime :

1- Dünya Turu :  Kendimi bildim bileli hep dünya turuna çıkmak istemişimdir. Şöyle güzel bir gemi -cruise- eşliğinde değişik pek çok ülkeyi gezebilmek... Bu isteğimi alevlendiren etken ise televizyondaki gezi programları. İlk olarak Acun Firarda programıyla başlayıp daha sonraları Gülhan'ın Galaksi Rehberi, Ayhan Sicimoğlu'nun programlarıyla devam etti. "Hastasıyımdır! ( Bilenler bilir bu kelimeyle ne anlatmak istediğimi ) bu programların. Çoğu zaman Alice Harikalar Diyarında misali Lolita, o harika diyarlara yolculuk etmiş kadar olur. Pek de mutlu olur. Bakınız : " :):):) ".  Şimdilik bazı ülkelere adım attığım için çok memnunum. Hani derler ya: " İlk adımı at, devamı gelir." Ben de buna inanıyorum ;)



2- Evlilik : Hayatımı daha da anlamlandıran, bana uygun birisiyle, doğru zamanda, hayatımın sonuna kadar birlikte yaşayacağım kişiyle sağlıklı, mutlu, huzurlu bir şekilde beraber olmak... Güzel bir duygu...





3- Dalış Yapmak : Sessiz dünyayı keşfetme fırsatını daha fazla ertelememek gerek :) Suyu çok severim. Hele denize bayılırım. Yazın tercihim havuz yerine deniz olur zaten. Balıklarla birlikte yüzdüğümü bilirim. Ben yüzerken yanımdan geçerler, adeta dans ederler suda. Bana özgürlüğün ne demek olduğunu hatırlatır. Belki de bu yüzden dalış yapmak apayrı bir keyif verecek bana. Bin bir çeşit canlıyı görebilmek kendimi biraz tedirgin hissetmeme sebep olsa da dalış yapmayı istiyorum. Güzel bir spor ;)



Başka başkaaa... Hayatın akışı içerisinde şunu kesin yapmalıyım dediğimiz şeyler mutlaka olur da, şimdi yaz diyince gelmiyor insanın aklına...

Tamam, şimdi aklıma bir şeyler gelir gibi oldu. Kitap okumayı çok severim. Bu yüzden evimin bir odasında kendime ait bir kütüphane olmasını isterim ve ne kadar kitap okuduğumu görebilmek benim okuma zevkimi kat ve kat arttırabilir mesela :)



Listem zamanla, bakış açım değiştikçe şekillenecektir mutlaka. Şimdilik aklıma gelenleri paylaşmış oldum sizlerle ;)

Mimlediklerim : Bu mim'de hiçbir okuyucumu ayırt etmek istemiyorum. Herkes kendi hayalini yazıya aktarabilir. O yüzden bu mim, tüm okuyucularıma yollandı bile ;)

11 Eylül 2011 Pazar

Sonbaharda Bir Pazar Günü

Sabah geç saatte ve zinde bir şekilde uyanmanın mutluluğunu yaşıyorum. Geç bir saat diye nitelendirdim ancak saat 10.30 sularında gözlerimi açtım. Yarım saat kadar şekerleme yapmayı planlıyordum. Fakat gün ışığı gözlerimin derinliklerine erişip, onları rahatsız ettiği için kalkmayı tercih ettim. Evde renk renk göz pedlerim olmasına rağmen bir türlü akıl edip gece takmayı unutuyorum. Akşam saatleri eve geç gelince makyajımı temizlediğim gibi doğru yatağımda soluğu alıyorum. E hal böyle olunca ister dünyanın en tatlı renginde olsun o göz pedleri, insanın umurunda bile olmuyor. Uykunun tadı bambaşka geliyor :)

Tatilimin sonlanmasına birkaç haftam kaldı. Önümüzdeki hafta yeni okul dönemimin heyecanlı ve de stresli adımını atacağım. Ders seçimi! Ne kadar "seçim" olarak adlandırılırsa adlandırılsın, onun hala bizlerin seçimi olduğuna inanmıyorum. Her dönem bir atraksiyon yaşıyorum. Ya istediğim dersin istediğim grubunu seçemiyorum ( sistem buna izin vermiyor, tek bir gruba kalıyorum) ya da o grup doluyor ve telefona sarılıp kontenjanı arttırmaya çalışıyorum. Anlayacağınız sıkıntılı günün eli kulağında!

Burada havalar yaz günlerini aratmıyor. Hala aynı sıcaklığını koruyor. Tek bir farkla; insan sayısı yaz aylarına göre daha az. Bazen sohbet ederken boş bulunup, "Yaz ortasında" gibi kelimeler serpiştirebiliyorum cümlelerimin arasına. Sonra durup, gülümsüyorum. Yaz mevsimi sona ereli birkaç gün oldu bile. Hala alışamadım demek. Sanırım bu cıvıl cıvıl havalar, kendisini unutturmak istemiyor :)

Akşama bir yere davetliyiz. O yüzden üzerimdeki sıcaklığı hafifletmek için banyonun yolunu tutmam gerekiyor. Uzaktan bakınca basit cümle gibi dursa da aldanmayın. Duş almak son zamanlarda tam bir eziyet haline geldi. Bütün bir yaz, her gün o uzun saçları yıkaması, bakım uygulaması o kadar zor ki. Şimdiden stresi sardı...

Şöyle ki, duş öncesi  ve sonrası için sağlam bir hazırlık gerekiyor. Duşa girmeden önce ellerimdeki ojelerin yenilenmesi gerekiyorsa hooopp soluğu aseton ve pamuk ikilisinin yanında alıyorum. Bu esnada ağızdan nefes almak şart. Kokusu hoşunuza gidiyor ise bol bol içinize çekebilirsiniz ;-P Bu işlem tamamlandıktan sonra -gerekli görüyorsam- saçlar taranır. Taranır ki yıkadıktan sonraki aşamada yıpranmalarına engel olalım. Tüm bunlar duşa girmeden önceki aşamalar sadece.
Şimdi sıra geldi duşa...Saçlar özel şampuanla yıkanır. Yaz aylarında her gün yıkadığım için bir kere şampuanlamam yeterlidir. Kışın ise iki kez...Saçlar yıkandıktan sonra saç uçlarına saç kremi/maskesi uygulanır. Bir süre bekletilir. Sabunun nemlendirici ve hoş kokulusu tercih edilir. Her duş esnasında olmasa da arada sırada cilt, ölü hücrelerden arındırılır. Bu kadar olayın ardından çıktın diyelim. Süreç bitmez, devam eder. A ve E vitamini içeren vücut kremi/losyonu tüm vücuda uygulanır. Yüz, temizlemeyici jel/köpük/sabun ile temizlenir. Gece yatmadan önce ise gözaltı kremi sürülür. Dişler uzun bir süre fırçalanır. Bunun ardından ojenin rengi kıyafetinize göre belirlenir ve tazeleme süreci başlar. Yatma safhasına gelinceye kadar enerjinizin çoğunu harcamış olursunuz. Bir de yatarken robot pozisyonunu almanız gerekir ki sabah uyandığınızda ojelerinizi tırnaklarınızda değil de çarşafınızda görmemeniz için ;)

Of of off...Ben bile şimdi fark ettim bu kadar yorucu olduğunu. Anlatırken içim bayıldı resmen :)) Neyse canlarım, bakım şart diyorum ve kendimi duşa atıyorum!

Günün sözü : " Yüzde maske ile dolaşmak yorucudur. Bunu ömür boyu yapabilen insanları tebrik ediyorum. Zor zanaat.. "

9 Eylül 2011 Cuma

MİM #6 - Karşı Cins Yerine Geçme

Bugün sizleri Mim'lere boğma gibi bir düşüncem var. Şaka şaka.. Bu ikinci ve de son mim'im olacak. En azından bugünlük ;)

Canım takipçilerimden olan Aslı ve DeepTone beni mimlemişler :))

Mim'in Konusu : Bir gün için karşı cinsin bedenine girseydik ancak ruhumuz ve beynimiz aynı kalsaydı ne yapardık?

Mim'in konusu biraz ilginç :) Aslında kızdığımız zamanlarda bunu çok söyleriz : " Keşke erkek olsaymışız ya..." , "Erkeklerin işi çok kolay tabii..." gibi sayısız cümleler sıralanabilir.

Neler yapardım?

1- Değişik karakterlerdeki kızlarla konuşurdum. Böylelikle hemcinslerimin düşüncelerini, bakış açılarını görürdüm.

2- Kızlarla " İlişkiler" üzerine konuşurdum. Doğrusunu söylemek gerekirse kız muhabbeti yapardım. Hem erkeklerin kızlar hakkındaki düşüncelerini hem de kızların erkekler hakkındaki düşüncelerini öğrenmiş olurdum. Malum bazı kız arkadaşlar erkek arkadaşlarıyla sırlarını daha açık bir şekilde paylaşabiliyor. Kıskançlık yapıp, kendi hemcinslerine tüyo vermekten kaçabiliyor ;)

3- Gece geç saatlere kadar dışarıda arkadaşlarımla takılırdım ya da gecenin bir vakti canım sıkıldığında tek başıma dışarıya çıkardım, arkadaşımın evine giderdim.

4- Derslerde şaklabanlık yapardım. Hoca beni dersten kovsa da umurumda olmazdı. Ne de olsa ertesi gün kendi halime döneceğim =D

5- Eğer erkek arkadaşımın yerine geçmiş olsaydım bana nasıl davranması, neler söylemesi gerektiğini vs. söyler, onu bu haline alıştırır ve ertesi gün normal halimize döndüğümüzde de aynı şekilde devam etmesini isterdim ;-D

Mimlediklerim : BirİnceSes , Mia Wallace , HeelsAreMyDrugs

MİM #5 - Blogger'da Ne Eksik?

Geçen gün aklıma çok güzel bir konu gelmişti yazmak için. Ancak o sırada elimde kağıt-kalem ya da telefon olmadığından not edemedim ve şuanda da o konuyla ilgili hiçbir şey hatırlayamıyorum. Ne güzel değil mi?

Yazacak olduğum çok güzel iki Mim'im var. Ben de o mim'leri daha fazla bekletmek istemiyorum ve hemen ilkini yazıyorum. ( Bahaneyle yazacak bir konu ortaya çıkmış oluyor, eheh )

Şeker Mia'cım beni mimlemiş :)

Bu mim'in amacı :

Blogger'da ihtiyaç duyduğunuz, olmayan ya da farklı olmasını istediğiniz özellikleri belirtmek. Ne kadar birlik ve beraberlik içerisinde olduğumuzu birbirimize de gösterebilmekmiş...

Bu yapılan eleştireler ne kadar yerini bulur bilmiyorum, ancak bu mim çok iyi bir başlangıç olmuş. Blogger gerçekten de dört dörtlük diyebileceğimiz bir site değil ne yazık ki. ( Bizlere sunulan olanaklar açısından ) Daha iyi bir site haline getirilebilir mi? Elbette!

Mim Kuralı: Elinizden geldiğince çok mimleme yapınız ki Google'a sesimizi duyurabilelim. Yani en az 5 kişiyi mimleyebiliyorsunuz.


Gelelim benim sıkıntıma... Blogger'ı kullanmaya başladığım günden itibaren ilk ve hemen hemen tek problemim " Yazı Tipi ve Rengi " oldu. Şimdi efendim durum şöyle :
Ben bilgisayar başına oturur oturmaz blog sayfamı açıp, hadi bir yazı yazayım şuraya diye geçmiyorum karşısına. Yani açtığım anda konu bulup yazmaya başlamıyorum. Bazen öyle bir durum oluyor ki, birden zihnimde bir aydınlanma oluyor ahh şu konuyu hemen yazmalıyım diyorum. Word dosyasını açıyorum ve oraya yazmaya başlıyorum. Fakat gelin görün ki Word yazımı buraya kopyala-yapıştır yaptığım zaman tüm yazı tipi ve rengi blogumdakinden tamamen farklı oluyor. İlk zamanlar bu iki sorunu bir arada yaşıyordum. Ancak yazı rengini hiç ama hiç çözemedim!  İlla yazıyı yeni kayıt bölümüne yazmam gerekiyor. Bazen öyle ki, bundan dolayı yazmaktan vazgeçtiğim bile oluyor! Çünkü teker teker o uzun yazıyı tekrar yazmaya çabalıyorum. Bu da insana bıkkınlık veriyor...

Bir diğer sorun ise, Yazılar Arasındaki Boşlukları Blogun Kendisinin Belirlemesi...
Yazımı yazarken aralarındaki boşlukları "Yeni Kayıt" bölümü altında yazarken her şey tıkırında...Fakat o yazıyı yayınladıktan sonra her şey apayrı! Ben o yazının arasında o kadar boşluk bırakmamıştım ki filan diyorsunuz. Herhalde gözümden kaçtı diyip, tekrar düzenlemeye başlıyorsunuz. Sonuç = Sıfır !

Bir deee... O kadar çok şikayet ettim ki, söylemeye çekiniyorum artık :) Resimleri Ekleme ...
Yazımı yazmışım, tam istediğim gibi olduğuna inanmışım.. Tam resim eklemek istiyorum bir de ne göreyim, kocaman bir Hata veriyor!  (X) tuşuna basıyorum ve tekrar deniyorum. Yine Hata!
Tekrar...Tekrar...Tekra...Tekr...Tek...Te...T...
O kadar denemeden sonra pes ettiriyor tabi ve ertesi güne yazım kalıyor. Ben ne anladım şimdi. Hevesim kursağımda kalıyor!

Yani işte durum bundan ibaret Sevgili Blogumm, canımmm :) Tüm bunlardan ruhunu arındırırsan seni daha bir seveceğim. Sesimi, daha doğrusu sesimizi duyman dileğiyle!

Mimlediklerim :
DeepTone , Aslı , Missbone , * b3n(gü)nlük * , .. Đëjάώυ ..  , Coco-Jelly , Ennstyle , Modafobik

7 Eylül 2011 Çarşamba

Saç Bakım Ürünlerim

Herkese merhaba!


Geçen postumun Türkçe çevirisini istek üzerine yazmaya karar verdim J İşin tuhaf tarafı İngilizceden Türkçeye çeviri yaparken bu kadar zorlanacağımı düşünmüyordum J Neyse artık, bu yola baş koyduk, geri dönmek olmaz :)

Sabahları güneş ışığı beni acayip öldürüyor. Gözlerini açmak için çaba harcadığını söyleyeceksiniz muhtemelen. Çarşamba günleri biraz şaşırtıcı oluyor, sizce de öyle değil mi?

Bugün muhteşem moddayım ve Saç Bakım Ürünlerimi yazmaya karar verdim.

Bugün dünyada saç bakımı için birçok harika marka var. Ama asıl soru “ Hangi ürünleri kullanmalıyız?”. Saç sağlığımı koruma konusunda biraz takıntılı olduğumu söyleyebilirim. Çünkü son birkaç aydır çok fazla saçım dökülüyor. Belki, aşırı stresten? Bilmiyorum…Doktora gittim ve bazı testler yaptılar. Sonuç = HİÇBİR ŞEY. Her neyse! Vitaminlere ve Biotin alımına – E vitamini– inanan birisiyim. Böylece güçlü saçlara, cilde ve tırnaklara sahip olabilirsiniz. En önemli şey ise, çok fazla su içmek! Su, sağlıklı cilt ve tırnaklara sahip olmanızı sağlayacaktır. ( Genel olarak tüm vücudunuza ) Kendimi su içme konusunda çok zorluyorum. Ama kışın, çok fazla su içemiyorum ve bu beni üzüyor. Sadece yazları yeteri miktarda su tüketebiliyorum. Yazı çoook seviyorum. Sanırım bu cümleyi bir çok kez kurdum, huh? :)

Tamam, şimdi sıra geldi kullandığım ürünler hakkında konuşmaya :




( 1 ) Klorane – Kininİçeren Saç Dökülmesine Karşı Canlandırıcı Bakım Şampuanı :

Tüm Klorane bitkileri çok iyi bilinen etkileri ve mükemmel toleransları nedeniyle seçilmişlerdir. Klorane Phytofiliere adı verilen gerçekten çok sıkı / titiz kural ve normlara göre yetiştirerek hasat edilirler. İlaç endüstrisinde kullanılan bilimsel prosedürlerin tamamı uygulanarak, bu ekstreler aktif içerikler kadar damıtılırlar. Bu da etkinliğin daha da artmasını sağlamaktadır.

Klorane Kinin içeren bakım şampuanı, içeriğindeki B vitamini kompleksleriyle saç yapısının güçlenmesine ve saçın uzamasını hızlandırmaya yardımcı olur. Saçın kolay şekil almasını ve eski sağlığına kavuşmasına yardımcı olur.

Düşüncelerim : Bu şampuanı eczaneden almıştım. Oradaki beye saç dökülmesi hakkındaki problemlerimi söyledim ve benden bu ürünü kullanmamı istedi. Avene markasının çıkarmış olduğu bir şampuanmış. Ama saç dökülmeme pek yardımcı olduğunu söyleyemem. Belki de düzenli olarak kullanmadığım içindir. Yaz mevsiminde olduğumuz için hemen hemen her gün saçlarımı yıkamak durumunda kalıyorum. Saçlarımı yıkadığımda saç tellerim tabir-i caizse gıcır gıcır oluyor :) Biraz kurutuyor sanki. Yazın her gün yıkanan saçlar ve güneşin etkisiyle zaten kuruyan saçlarıma pek iyi gelmedi. O yüzden saçlarımı yıkadıktan sonra saç diplerime masaj yaparak uygulayıp, biraz beklettikten sonra yıkıyorum. Buarada kokusu da pek hoş :)

Fiyatı : 30-40 TL arası
Nereden Aldım/Alabilirim? : Büyük eczaneler



( 2 ) Kerastase Specifique Bain Prevention GL ( Yeşil Renkli ) / ( Saç Dökülmesine Karşı Şampuan – Seyrelmekte Olan Saçlar İçin ) :


İnce telli saçlar için dökülme önleyici şampuan olarak da biliniyor.

Kullanma Talimatı : 1-Islak saça uygulayın. 2- Saç derisine masaj yapın. 3- Durulayın.

Düşüncelerim : Ablam bu şampuanı kullanıyordu. Bir baktım, daha sonra benim için de gitmiş,almış. Çok sevindim J Bende yeni bir ürün aldığım zaman hemen deneme isteği olduğu için bir kere kullandım. Kokusu muhteşem! Saçlarınızı pamuk gibi yapıyor. Ancak 250 ml olduğu için yazın kullanmayı pek düşünmüyorum. Kış mevsimine bir girelim, bir de şu elimdeki diğer şampuanları bitireyim hemen kullanmaya başlayacağım.

Kuaförlerden Kerastase Saç Bakım Ürünlerine ulaşabilirsiniz. Bu kullandığım şampuan 40 TL ye kuaförlerde satılıyor. Almak isteyenler kuaförlerine doğru yola koyulmaya başlamışlardır ;-P

Fiyatı : 40 TL
Nereden Aldım/Alabilirim? : Kuaförler

  

( 3 ) Kerastase Stimuliste ( 125 ml ):


Kullanım Şekli - Düşüncelerim : Bu ürün, saç dökülmesine karşı enerji veren günlük bakım spreyi. Saçımı yıkadıktan sonra, suyunu iyice sıkıyorum ve kurutma aşamasına geçiş yapıyorum. Daha sonra saç diplerine gelmesine dikkat ederek belirli noktalara sıkıyorum. Zaten sıktığınız noktalardan yavaş yavaşaşağıya doğru aktığını hissediyorsunuz. Bu durumda hemen saç diplerime masaj yaparak, emmesine yardımcı oluyorum.

Fiyatı : 100 TL
Nereden Aldım/Alabilirim? : Kuaför

  

( 4 ) Toni & Guy Rapid Response Leave-In Conditioner :

Yoğun formüllü bu maske, saçınıza ekstra bir nem sağlar. Saçta gerçekleşen kırılma, çatallanma ve düğümlenme gibi olumsuzlukların önüne geçerek, saç bakımının ana hatlarını yansıtan eşsiz bir üründür. Güçlü, pürüzsüz, yumuşak dokunuşlu ve esnek saçlar yaratmak artık elinizde...

Kullanım Şekli - Düşüncelerim : Islak ya da nemli saça uygulanıyor. Ancak ben saçlarımı iyice duruladıktan sonra ıslak saça uyguluyorum ve kurutma işlemine geçiyorum. Kesinlikle durulama yapılmıyor. Çok az bir miktar kullanmak yeterli oluyor. Böylece uzun bir süre kullanabiliyorsunuz. Bereketli bir ürün kendileri :)


Toni & Guy'ın kullandığım ilk ürünü. Bir ara şampuanını da denemeyi düşünüyorum. Aranızda deneyenleriniz varsa yorumlarınızı beklerim ;)

Fiyatı : 30-40 TL arası
Nereden Aldım/Alabilirim? : Watsons




Not: Türkçe çevirisi olsun dedik, çevirinin üzerine çıktık. Ama olsun, Türkçe ifade ederken daha fazla bilgi vermiş oldum size ;)


6 Eylül 2011 Salı

Lolita Hangi Prenses Olduğunu Bulma Yolunda

Tatlı Nora'cım beni mim'lemiş, pek de iyi yapmış :) Bayram tatili vs. sebeplerle ne yazık ki uzun bir süre blogumla ilgilenemedim. Yazacak o kadar çok şey birikti ki.. Neyse, sızlanmayı bir kenara bırakalım. Ne o öyle daha yazının başında sızlanmalar, yakınmalar filan :-P

Mim'in konusu : " Hangi Prensessin? " ( Konusunu okuyunca bile tatlılığı ortaya çıkıyor mim'in, öyle değil mi? :) )


Cinderella / Külkedisi :

[ ] Ebeveynlerinden biri vefat etti.
[ ] Çok ev isi yapman lazim
[*] süslenmeyi seviyorsun
[*] hayvanları seviyorsun
[ ] annen çok sert
[ ] seni kıskanan kiz kardeşlerin var
[ ] görüsünü söylemekten korkuyorsun
[ ] ayakkabılarını bikere arkadaşının evinde unuttun
[ ] sari sacin var


Jasmin / Yasmin :

[ ] Baban zengin/ önemli biri
[*] aptal degilsin
[ ] sen ötekinler gibi degilsin, değişiksin
[ ] hayatta parası çok olduğu içinbirisiyle evlenmezsin
[ ] kendine çok hedef koydun
[ ] fazla arkadaşın yok
[*] özgürsün
[ ] zenginsin
[ ] ebeveynlerin hayatini kontrol etmek istiyor


Arielle:



[ ] ebeveynlerinin seninle ilgili beklentileri çok
[*] kurallara uymaya çalışıyorsun ama zor geliyor
[ ]kışkırtıcısın azcık
[ ] 3ten fazla kardeşin var
[ ] birseytopluyorsun
[*] uzun sacin var
[*] ev hayvani olarak baliğin vardı
[*] fazlaca meraklısın
[ ] çoksafsın, herseye inanıyorsun


Chneewittchen / Pamuk Prenses :

[*] çirkin olmadığını biliyorsun
[ ] annen bazen seni kıskanıyor
[ ] az kalsin öldürülüyordun bi kere
[ ] Gıda zehirlenmen vardı bikere
[ ] kısa sacın var
[ ] herkesle gidersin, tanımadığıninsanlarla da
[ ] tüm arkadaşların farklı
[*] severek konuşuyorsun
[ ] dışarıda içerden daha mutlusun


Mulan / Mulan savasci prenses :



[ ] erkek fatmasin
[ ] ailen/arkadaşların biraz daha kizgibi olmanı istiyorlar
[ ] baska biri oldun bikere,kendin olduğungibi olmadın
[ ] birisiyle kavga ettin
[ ] evden kaçmayı düsündün
[ ] ebeveynlerin senin hayatiniplanlıyorlar
[ ] iyi zamandan daha çok kötü zamanınvardı
[*] aileni o kadar çok seviyorsun ki, onları korumak için her şeyi yaparsın

Dornröschen:

[ ] ebeveynlerin olmadığı insanlarla beraberyaşıyorsun
[ ] az kalsin genç ölüyordun
[*] sen nazik, sevgi dolu ve düşüncelisin
[*] sarki söyleyebiliyorsun
[*] hafta sonları gec saate kadar uyuyorsun
[ ] çoğu zamanını disarda geçirmeyeçalışıyorsun
[ ] manevi evlatsın, ebeveynlerin esahebeveynlerin degil
[*] çok romantiksin
[*] pembe en sevdiğin renklerden biri
Pocahontas:

[*] büyük illeri gezmeyi seviyorsun
[ ] dindar degilsin, daha çok spiritüal
[ ] seninle ayni kökenli(türk) olmayan birisiyle çıktın
[ ] ailenden birini kaybettin
[*] ebeveynlerin seni çok koruyor
[ ] ailenden biri savaşta suan
[*] doğayı seviyorsun
[ ] siyah saçların var
[*] daha güzel daha egzotik bir yere taşınmak isterdin















Seçenekleri şöyle bir değerlendirecek olursak 5 yıldıza sahip olan “ Dornröschen “ çıktım. Yaniii “ Uyuyan Güzel “ ! J İlk olarak 1697 yılında yayımlanmış ünlü bir masalın kahramanı olan genç ve güzel bir prenses oluyor kendileri ;-P

Mimlediklerim :
- Ecem Akar
- Ciiiyni
- CYK




27 Ağustos 2011 Cumartesi

Geçmişe Yolculuk : Staj Günleri

Pırıl pırıl bir Cumartesi...Cumartesi'yi büyük bir aşkla seviyoruz! Lezzetli mi lezzetli, muhteşem bir pastanın mutluluğunu aşılıyor bize. En azından bende o hissi uyandırıyor. Beklenen Cumartesi günü geldi, çattı. Biliyorum benim için fark edecek bir durum söz konusu değil ama içimde bir kıpırtı bir heyecan söz konusu. Anlayamadım gitti :) Bildiğiniz üzere bütün bir yazı tatil beldelerinden birinde geçirdiğim için kendimi çok şanslı sayıyorum. Çünkü ne zaman Facebook- Twitter gibi sayfalara göz atsam hep bir sitem söz konusu insanlarda. Kimisi stajının tam ortasında! Her gün lüzumsuz işler kendisine verildiğinden ya da bomboş geçirdiğinden, başını yastığına koyduğu gibi günlerin çabuk geçmesi için dualara başlıyor. Nereden mi biliyorum tüm bunları? Ben de vaktinde bir stajzedeydim. Ki ben sizin gibi bir ayın geçmesi için değil iki ayın geçmesi için dualar ediyordum. Yanlış duymadınız, tam tamına iki koca ay! ( Gerçi benim çalışmamı beğendikleri için olsa gerek,  kışın da çalışmamı istemişlerdi ama hem okul hem köprü trafiğinden sebep kabul edemedim. ) Neler yaşadığımı özetle anlatmamı ister misiniz? İstemeseniz de ben anlatmaya başlıyorum :D

Stajın ilk günü zaten her zaman karın ağrısı olmuştur benim için. Hele o ilk tanışma merasimi yok mu? Hiç kimseyi tanımıyorsun ve sen adımını ofise attığın zaman tüm çalışanların bakışları senin üzerinde yoğunlaşıyor. Sanki daha önce hiç stajyer görmemiş gibi!

Merhabaaaa...Ben, yeni gönüllü köleniz!

Gerçekten de durum bundan ibaret oluyor. Öğle yemeği vakti geldi mi seninle yakından ilgilenen kişi, kendi arkadaş gruplarıyla sizi öğle yemeğine götürüyor. Sohbet, muhabbet... - aynı anlama gelen kelimeleri neden dizdiysem şimdi - Tabii ilk tanışma evresinde nelerden söz edilirse artık; nerelisin, nerede okuyorsun vs. Tüm bu sorular bildiğim yerlerden olduğu için cevaplarken pek sıkıntı çekmedim. Sonra asıl bomba soruya geldik : " Erkek arkadaşın var mı peki?" Hönk!?!? Ben gülümsüyorum, ama şaşkınlıktan tabii. Özel hayatımın içine balıklama atlama diye buna derim! Neyse ki cevabı verince daha fazla derine inmeme nezaketini gösterdiler. Ben de derin bir OHH çektim, tabiki içimden canım :) Öğle yemeği yaklaşık bir saatti yanılmıyorsam. O bir saatte zaten sorulara cevap vermekten, utangaçlıktan vs. gibi sebeplerle olmayan iştahım tamamen kaçtı. Üstüne üstlük yemek saati için verilen süre 1 saat olunca.. Benim yemeğin yarısı kaldı tabakta. İçim gitti ama yapacak bir şey yok. Hiç de yemedin falan filan muhabbetleri.. Ben de yemekle pek aram olmadığını söyleyince ( gerçekten son zamanlarda öyle), tabii ya belli zaten dediler. N'apayım canım, bedenim gizleyemiyor gerçekleri ;-P Neyse ilk günü öyle ya da böyle bir şekilde tamamlamış olmanın verdiği rahatlama hissiyle servise doğru yol aldım. Sonra hangi servisin nerelere gittiğini öğrenme işi vs. de çıktı başıma. Bize yakın olanı seçtim ve geçtim en arkaya. En arkaya geçmemin aslında iki sebebi var :

1- Yeni olduğum için servistekileri gözlemleyip, onlar hakkında bazı çıkarımlara varmak
2- Arkada başını yaslayıp uyumanın daha kolay olması

İlk günü tamamladım tamamlamasına da ayaklarım bildiğin öldü! Bir de bulunduğum ofiste belirli bir giyim şartmış. Yani topuklu ayakkabı vs. Onun dışında sandalet ve türevlerini giymek pek hoş karşılanmıyormuş. Temmuz sıcağında topuklu, kapalı ayakkabı giymek... Aman ki ne aman! Eve geldiğimde ilk işim ayaklarımı buzlu suda dinlendirmek oldu. Zaten eve yürürken çevremdekilerin tuhaf bakışlarıyla karşılaştım bir de. Ne var canım bunda. Kaplumbağa hızıyla eve gelmişim ya, siz ona bakın :)

İş çıkışı yaşadığım bir olayı da paylaşayım sizinle. Günlerce boş boş oturup duran sen misin diye önüme dosyaları yığmasınlar mı? İlk başta pek mutlu oldum, sevindim. Çünkü bütün gün internette haberleri okumak bıkkınlık vermişti. Bir de bazı sitelere giriş yasak olunca, halimiz duman, haliyle gazetelere verdim kendimi...Bütün dosyaları kontrol etmek için işe koyuldum. Birçoğunu bitirmek için canla başla çalıştım. Öyle kaptırmışım ki kendimi öğle yemeği vakti gelmiş, haberim yok. Sen yemeğe çıkmıyor musun dedikleri zaman dang etti beynime. Bıraktığım gibi koştum, yemeğimi yiyip tekrar ofise, işin başına döndüm. Akşama kadar dosyaları kontrol ettim. Dosyaların bazıları oldukça eski olduğu için yenileriyle değiştirdim. O dosyaların içindeki kağıtları nasıl sıkıştırabilmişler pek şaşırdım. Ağzına kadar dolu! Zaten telini bir açtın mı hepsi çıkmak için can atıyor dosyadan. Bunun dışında dosyaların yanında bulunan firmaların isimlerini vs. yeniledim, print ettim ve yenilerini taktım tek tek. Bu arada sadece bu işle uğraşmıyorum. Arada sırada bana seslenip, şunun fotokopisini çektirir misin gibi görevleri de yapmakla sorumluyum...Yine bana verilen saat uyarısıyla birlikte işlerimi yarına bırakmak üzere masamı topladım, dolapları kilitledim ve servisime doğru yol aldım. Her zamanki yerime kuruldum. İşte o zaman anladım ne kadar yorulduğumu! Daha sonra teker teker diğer bayanlar baylar geldiler. Önüme sarışın bir bayan oturdu. Zaten servistekilerin de yeri belirlidir. Herkes aynı yerine oturur :) Bir ara arkasına dönüp dedi ki ;

Sarışın Bayan : Sen .... yer misin?
- Bu sırada elinde bisküvi paketi var. - Ben de ismini anlamadım. Ama yer misin'ini duyunca: " Oh hayır, teşekkür ederim." dedim. Bunun üzerine güldü bana ve sorusunu yeniledi : " Staj'yer' misin? " İşte o zaman bendeki jeton düştü =D İkimizde gülmeye başladık. Beynim o kadar yorulmuş ki söyleneni anlamamak için itiraz ediyor :) Servisten indiğimde ise yüzümdeki hafif tebessümle eve geldim. Bir kere de aileme anlatıp, güldükten sonra  günün sonuna geldik.

Şimdi yazdıklarımı düşününce aslında güzel günlerim de geçmiş. İlk başlarda sıkılmıştım, çünkü yeni girdiğim bir ortamda önce etrafımı gözlemlerim. Biraz da utangaçlık var tabii :) Belki ilk başta soğuk biri gibi görünüyorumdur. Ancak zaman geçtikçe ortama kolay uyum sağlıyorum.

Galiba bu yazımı baya bir abarttım, almış başını gidiyor. "Kısa keselim de Aydın havası olsun" diye hiç de komik olmayan bir espriyle sonlandırıyorum konuyu.

Hepinizi çok çok öpüyorum. Herkese şimdiden iyi bayramlar ! :)