28 Haziran 2011 Salı

Ne Okuyorum - 1

Bugün günlük yaşam serisinden uzaklaşıp, şuanda okumakta olduğum kitabı paylaşmak istiyorum. Yazın tatile gittiğim zaman tercih ettiğim kitaplar cep boy oluyor. Minicik boyutuyla hem okunası hale geliyor hem de plaj çantanızda çok fazla yer kaplamamış oluyor ;)


Kitabın Özeti ise şöyle :

Murphy şehrin en hınzır, en ele avuca sığmaz kızı. Yeşil gözleri ve başını soktuğu her türlü beladan sıyrılmasıyla meşhur. Ama şimdi dikkatsizliğinin cezasını Darlington'ların meyve bahçesinde bütün yaz şeftali toplayarak ödemek zorunda…Leeda hayatta en çok pürüzsüz tenini ve baş döndürücü, bembeyaz dişlerini seviyor. Bir de yakışıklı erkek arkadaşını tabii. Ailenin gurur kaynağı, o gıcık ablasının gölgesinden kurtulmak için verdiği radikal karardan bin pişman. Bütün yazı bahçede amele yanığı olmadan geçirmenin bir yolunu bulmak zorunda şimdi… Birdie eskiden bahçede dolaşıp meyve toplamaktan büyük zevk alırdı. Oysa annesiyle babasının boşanma kararı aldığını öğrendiğinden beri canı hiçbir şey yapmak istemiyor. Ve ne yazık ki gidecek başka bir yeri yok…Bambaşka dünyalardan gelme üç kızın hayatı bu yaz aynı bahçede kesişiyor. Murphy insanlara güvenmeyi, Leeda kendi olabilmeyi, Birdie kabuğunu nasıl kıracağını öğrenirken hep birlikte yaz arkadaşlığını ve de gerçek dostluğun anlamını keşfe çıkıyorlar. Yazın büyüsü ve dostluğun gücü sırlarla ve aşklarla dolu yeni kitaplarla devam edecek.

Yayın Evi: İlyada Yayıncılık
Yazar: Jodi Lynn Anderson
Çevirmen: Bahar Çelik
Aslına bakarsanız bu kitaba rafta ilk rastladığımda aklıma filmi gelmiş ve arkasını bile okumaya gerek duymadan almıştım. Gençlere yönelik hafif bir kitap. Tam yaz tatilinde okunabilecek türlerden yani ;) Şu anda 200 sayfasını okudum. Yaklaşık 400 sayfalık bir kitap. Şimdiye kadar okuduğum bölümlerde atraksiyon olarak adlandırabileceğim pek bir şey yok. Ancak şunu söyleyebilirim: Murphy insanlara güvenmeyi, Leeda kendi olabilmeyi ve  Birdie kabuğunu nasıl kıracağını öğrenirken sizler de kızlarımızın nasıl bir yol izlediklerine tanık olacaksınız. Kim bilir, belki aranızda kendini bu karakterlere yakın hissedenleriniz vardır ve sizlere çıkış yolunu gösterecektir ;)

Şimdi şezlongunuza uzanıp, kendinizi ve kalbinizi dinlemenizi teşvik edecek bu eğlenceli romanın tadını çıkarın !

Herkese keyif dolu okumalar...

27 Haziran 2011 Pazartesi

Tatilde Miyim Yoksa Ben Nerdeyim :)

Uzanmışım kumsalaaa...Güneş damlar içimeee...Kurumuş dudaklarımda...Unutulmuş bir beste...Yaşıyorum ahesteeee.......Bir elimde ayna var...Şair beni kıskanır...Yanmışım sereserpe; sahildeyim!!  Ooo… =)

Herkese merhabaaa.. Sonunda internet erişimi sağlayabildim ve hemen yazmaya koyuldum. Sertap Erener'in güzel bir şarkısıyla açılışı yapmak istedim. Malum artık "tatildeyimm" Oh la laa :) Durumumu anlatan en güzel, en manalı şarkıyı da seçmiş bulunuyorum ;)

Neler mi yapıyorum? Uzun bir yolculuk yaptıktan sonra Ege sahillerinden birinde hayatımı yaşıyorum :) Açık adres istemeyin benden, buz gibi soğurum sizden :-P
Uzun yolculuğu da baya özlediği anladım. Yaklaşık 8-9 saatlik araba yolculuğu hiç sıkıcı geçmedi. Kimi zaman etrafa baka baka, kimi  zaman da uyuyarak saatleri bir bir geçirdim ve geçen hafta perşembe günü gece yarısı varmış olduk. Buraları İstanbul'un boğucu havasından uzak.Çünkü oralarda nem oranı oldukça yüksek olduğu için, insanı ister istemez sıkıntıya sokuyor havalar. Ama burada öyle mi? Hayır :) Burada havalar oldukça sıcak tabiki. Arada öff'leyip püff'lesek de her şey tıkırında. Benim gibi normal şartlar altında su içmesi oldukça zor olan biri için bu havalar tam ideal! Litrelerce su içebilmek mümkün :) Akşam üzeri esen o tatlı mı tatlı rüzgar ise teninizin üzerinde adeta dans ediyor. Adeta günün sıcağını unutturmaya çalışıyor size...

Dün itibariyle bu yılın deniz sezonunu açmış bulunuyorum bayanlar baylarrr..!! Yeehaaa :) Her sene olduğu gibi bu sene de geleneğimi bozmadığımı söyleyeyim. Denize girebilmem için oldukça çaba sarf ettim. Çünkü yeteri kadar soğuk. Olması gereken de bu değil mi diyeceksiniz? Evet, aynen öyle. Ancak alışma evresi geçiriyorum sadece. Bu evreyi tamamladıktan sonra beni denizden çıkarabilene aşkolsun :-P

Az önce annemle birlikte yapraklarımızı da kalem gibi sardığımıza göre sıra geldi onları pişirme işlemine. Haydi bakalım iş başına. Kısa zamanda görüşebilmek dileğiyle. Kendinizi mahrum etmeyin blogumdan ve benden ;-)

21 Haziran 2011 Salı

Salı Gelir, Salı Geçer

Yaklaşık bir haftadır yazı yazmadığımı fark ettim. Zaman ne çabuk uçup gidiyor öyle. Daha dün gibi ! Salı da bitecek, Çarşamba'ya dönüşecek elbet! N'apalım artık :-/ Korkmayın, puslu bir yazıyla başladım ama ilerleyen satırlarda güneş açacak. Bundan hiç şüpheniz olmasın !
Şimdiii..Zamanla olan yarışımızı bir kenara bırakalım da geçtiğimiz günlerin havadislerini sizlere aktarayım ;)

Geçtiğimiz hafta bir konsere davetliydik ! " Ben yazdımmm kadereee hüznüüü perişanııııı" ile başlamışız söylemeye , bir de bakmışız ki  "Dinle beni biraz şşt ( ya da aşk da olabilir burası bilemiyorum :) sen sennn... İstanbul sever seni, sen beni seversennnn...!" ile sonuna gelmişiz gecenin. Eğer söylemiş olduğum şarkıları biliyorsanız, kimin konserine gitmiş olduğumu da tahmin etmişsinizdir ;) Elbet dinlemeyenlerimiz ya da tahmin edemeyenleriniz de olabilir aramızda. Onları da pas geçmek istemiyorum ve hemen bilgilendirmek istiyorum : Sertap Erener. Performansı ve sahnesi görülmeye değerdi ! Bir yandan boğazdan geçen gemiler, son derece lüks yatlarıyla konser alanına yaklaşıp, birkaç dakikalığına o eğlenceli havayı ciğerlerine çekenler.. Diğer yandan en uzun süren ay tutulmalarından birini yaşıyor olmamız.. Hepsi ama hepsi mü-kem-mel di! Görülmeye değer bir müzik şöleni yaşamış olduk. Böylelikle geleneksel yaz konserlerinin ilk adımını da atmış oldum. Oh la laa ;-P 


Sıra geldi ikinci bir havadise...Haftasonu alışveriş merkezine gittik ve inanılmaz derecede indirimler gördüm. Tabi bazı mağazaların vitrinlerini süsleyen indirim haberlerine dikkat etmenizde yarar var. Çok yanıltıcı olabiliyorlar. Mesela "%70 indirim" yazısını büyük ve kalın puntoyla yazıp, topluluğa oltalarını atıyorlar. Aralarından pek çok insan bu oltanın iğnesine yakalanıyor, tahmin edersiniz. Ancak mağazaya girip, kasaya yöneldikleri zaman  " -e Varan" yazısı dikkatlerini çekebiliyor. Burası acı bir gerçek! Ancak beni öyle kolay kolay oltalarıyla çekebilmeleri pek mümkün değil. Biraz uyanığımdır bu konularda :) Günün sonunda ise kendime tatilde, hatta ilerleyen zamanda iş yerimde bile giyebileceğim şirin, üzerindeki renkleriyle insanı büyüleyen bir etek aldım. Yaşasın! :) Ama halaaa babet arayışlarım sürüyor, orası ayrı bir konu. Neyse geçelim bunu hemen ;) Daha önceden almış olduğum etekleri - geçen yıllarda - merak edenleriniz varsa paylaşayım : 


                                            
 


Birinci eteğimizi sağ taraftaki resimde görmektesiniz. Resim biraz bulanık çıkmış; ama olsun. Beni affedersiniz değil mi bu konuda? :-P


İkinci eteğe gelelim. Hmm..Şimdi bakınca, yeni aldığım etek de buna benziyormuş aslına bakarsanız. Ancak aldığım eteğin renkleri bambaşka! Ayrıca kabinde deneme aşamasındayken bir özelliğini daha keşfettim. O da şort şeklinde olması! Dışarıdan bakınca etek, içeriden ise şort. Rüzgarla birlikte uçan eteklere SON. Harika! :)








Sıra üçüncü eteğimize geldi. Bu etek de oldukça rahat. Tam yaz ayları için yaratılmış diyebilirim. Zaten kendimi bildim bileli pembe rengini çok seviyorum. Sizlerin de bildiği üzere, kırmızı ile beyazın birleşiminden oluşur kendisi. Kırmızı gibi canlılık verir; ama daha yumuşaktır. Neşe ve mutluluk veren bir renk olup, aynı zamanda hayallerin ve aşkın rengi olarak da bilinir ;) 




Pembe üzerine bu kadar bilgi yeterli sanırım. Sizleri daha fazla pembe dünyaya boyamadan hemen bir kenara bırakıyorum. Aslında anlatacağım o kadar çok şey var ki, yazımı bu kadar uzattığım için okumayı yarıda kesip, bırakmanızı da istemiyorum. İyisi mi, şimdilik benden bu kadarrr xoxo

13 Haziran 2011 Pazartesi

Ding dong...Anket Zamanı...!

Birkaç gün önce siteme koymuş olduğum anket, yaklaşık 4 gün sonra sona erecek. Öncelikle yapmanız gerekenleri sizlere maddeler halinde sıralayayım :

1. http://senoritam.blogspot.com/adresini tıkladık mı? Tıkladıkkk...
2. Karşınıza gelen ekranın sol üst köşesinde yer alan minik bir anket mevcut. Anketin bizden istediğini okuduk mu? Okudukkk...
3. Şimdi ilginizi çeken seçeneği/seçenekleri seçme vakti! E hadi, daha ne duruyorsunuz? Geç kalmayın ve hemen tıklayın ;)

Böylelikle sizlerin zevkle okuyacağı alanları öğrenmiş olacağım ve ona göre yazılarımı şekillendireceğim. Şimdiden çok teşekkürler. Sevgiyle kalın..

11 Haziran 2011 Cumartesi

Biraz Alışveriş, Biraz da Film Keyfi

Heh şöyleee...Sonunda evime adımımı atabildim. Biraz dinlendikten sonra hemen bilgisayarımı kapıp balkondaki köşeye geçiş yaptım. Dışarıda yağmur hafif hafif çişelerken, yazı yazmanın keyfini çıkarmadan olmaz diye düşündüm. Ama nereden başlasam, neyi anlatsam şuanda karar veremiyorum. Bakalım yazı bizi nerelere götürecek ;) 

Merak edenleriniz var mı bilmiyorum ama dün itibariyle tüm finallerimin sonuçlarını öğrendim. Çok şükür, hepsinden de iyi bir şekilde geçmişim. Aman nazar değmesin diyoruz ve arkamızı kaşıyoruz (!) ;-D Şaka bir yana, artık tam anlamıyla tatil için giriş biletimi almış bulunuyorum. Önümde kocaman bir yaz bana kucak açmış bekliyor. Geçen yazımda da bahsetmiş olduğum gibi yanıma alacak olduklarımın listesini defterime not etmeye başladım. Şimdiden 15 tane eşya listemde yazılı duruyor :-O Bakalım, ilerleyen günlerde daha ne kadar ekleme yapacağım. Dua edelim, liste kendi başını alıp gitmesin de, peşinden koşmak durumunda kalmayalım :) Aslında bunun dışında yapmam ve de ayarlamam gereken o kadar çok şey var ki... Fakat bir türlü bir ucundan tutamadım işlerin. Ertesi güne ertele ertele nereye kadar canımm. Ben böyle biri değildim, valla ! :)

Güneşe Karşı Hassas Ciltler / Hidra-Aktif Kompleks + E vit.
Bugün kız kıza alışverişe çıktık. Kendime şık bir siyah elbise aldım. Ayakkabı arayışlarım hala devam etmekte. Biliyorum, hayallerimdeki ayakkabıya ulaşmama az kaldı ama :-P Şu sıralar babet arayışı içerisindeyim. Sevgili ayaklarım çok ince ve narin olduğu için eh haliyle onlara uygun bir babet bulmakta zorlanıyorum. Mağazalara girip çıkmak, aralarından bana uygun olabileceğini düşündüğüm babetleri seçip, onları denemek bir hayli yorucu! Acaba sırf bunun için belirli bir gün mü ayarlasam : " Dünya Babet Günü" ilan mı etsem ne yapsam =P Bunun dışında 50 faktörlü koruyucu süt aldım. Cildim çok hassas olduğu için kendisine bebek gibi bakmamı istiyor. Ben de ihtiyacı olan o şevkati elimden geldiğince göstermeye çalışıyorum. Umarım yeterli olabiliyorumdur bu konuda =) Görsel hafızanızı canlandırmak için resmi hemen yana koyalım.


Aklıma gelmişken, geçen gece film izledim. Saat 3 gibi bitmiş oldu. Ancak sonucu gayet güzeldi. O yüzden saatin pek önemi kalmadı benim için ;) Hangi filmi izlediğimi hala söylemedim farkındayım. Hazır mısınız? Söylüyorumm : Dear John ( Sevgili John ). Bu film yenilerden değil. Yani vizyon tarihi 18 Mart 2010. Uzun zamandır izlemek istediğim bir film. Youtube'tan takip ettiğim yabancı bir arkadaşın önerisi üzerine listeme eklemiştim. Kısmet dün geceye imiş. Filmi kısaca özetlemek gerekirse :
"23 yaşındaki John, askere yazılır. Hayallerinin kadını Savannah ile karşılaşır. Aralarındaki çekim olgunlaşıp aşka dönüşünce, Savannah da kendini görev turlarına çıkan (11 Eylül'den sonra John orduya çağrılır.) John'u sabırsızca beklerken bulur. John ise bir an evvel kalbini çalan bu kızla evlenmek istiyordur. Ancak tüm planları altüst olur.John, askeri görevine tekrar dönmesi gerektiğini hisseder. Ve ne yazık ki, iki sevgilinin arasına giren uzun ayrılık döneminde Savannah bir başkası ile duygusal anlamda yakınlaşır. 'Sevgili John..' diye başlayan bir mektup okunur ve bu iki kelimeyle bir kalp paramparça olur, iki hayat ise sonsuza dek değişir." (Alıntıdır.) 

Bu filmi izledikten sonra yaptığım ilk yorum "The Notebook ( Not Defteri )" filmine çok benzediği yönündeydi. Ki "The Notebook ( Not Defteri )" izlediğim ve aklımda kalan nadir filmlerden birisiydi. Belki de bu sebepten ötürü bu filmi de aynı beğeniyle izledim. Eğer aklınızda dram, romantik, savaş içeren bir film izlemek varsa bu filmi kesinlikle kaçırmamalısınız ! Şimdiden keyif dolu seyirler ve herkese iyi haftasonları ;)


9 Haziran 2011 Perşembe

Yaz Tatili Kapımı Çaldı :)


Yaşşasın özgürümmmm :) Evet evet, yanlış duymadınız, 7 Haziran çarşamba günü, saat 16.20 itibariyle özgürüm! Sonunda finallerimi alnımın akıyla bitirmiş bulunuyorum. Ne zorlu ve yoğun bir 'iki hafta' geçirdim sizlere anlatamam.Yaşamanız lazım diyeceğim ama hiç tasvip etmiyorum :) Art arda önünüze sunulan sınavlar, çalışmanız gereken tonlarca slayt ve tüm bunlar için sınırlı bir zamanınız olsaydı elinizde, siz ne yapardınız? Yorumu sizlere bırakıyorum.

Her ne kadar şu an tatilde olduğumu algılayamasam da uzun, yorucu ve sıkıntılı bir okul dönemini arkamıza alıp, tatil planları yapmaya ne dersiniz? Planlarımın, yanıma alacak olduklarımın bir listesini yapmaya başlasam hiç fena olmayacak. Yumurta kapıya dayanmadan harekete geçmek lazım. Ben her zaman tatile gitmeden önce bir liste hazırlarım kendime ki gittiğim zaman aklım arkada kalmasın. "Ahh şunu unutmuşum, vah şunu odamdaki komidinin üzerinde bırakmışım." demek istemiyorum. Bu ve benzeri konularda hep planlı-programlı hareket etmişimdir. Herhangi bir yan etkisini de görmedim bugüne kadar . O yüzden böyle yapmanızı şiddetle tavsiye edebilirim :) Bir not defteriniz ve kaleminiz daima elinizin altında olsun. Gün içerisinde aklınıza gelecek eşyaları vs. bu deftere yazın. Günün sonunda yazmış olduklarınıza şöyle bir göz gezdirin. Aklınıza gelmeyecek bir şey varsa bile, o an diğer eşyalarla bağlantı kurmuş olup, unutulanların defterinize yazılmasına olanak sağlayacaktır. Bunu tatile çıkacağınız güne kadar yaparsanız, otel odasındayken "keşke.." ile başlayan cümleler kurmaktan kurtulmuş olursunuz. Benden söylemesi ;)

Şimdilik defterimde çok fazla karaladığım bir şeyler olmasa da, gün geçtikçe daha fazla şey yazacağımdan hiç şüphem yok :) Eğer sizin aklınıza gelen bir şeyler varsa paylaşabilirsiniz, bende hemen eklerim listeme ;) Hepinize sevgiler xoxo